Vay Tiền Nhanh. Sanat, toplumun en önemli damarlarından birisidir. Müzik, resim, heykel... Her biri kendi meşrebinde topluma bir şeyler anlatır, yol gösterir. Her ne kadar eski çağlarda bu sanat dalları büyük baskılara maruz kalmış, hatta yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalmış olsa da günümüze kadar pek çoğu taşınmış ve geliştirilmiştir. Her ne kadar bütün sanat dalları büyük önem taşısa da resim, bunlar arasında en etkileyici olma özelliğini taşır. Görsel olarak insanın iç dünyasına seslenen resmin tarihi belki de insanlığın tarihi kadar eskidir. Bugüne kadar sürekli gelişerek, yenilenerek, topluma yol göstererek ilerleyen resim sanatının bu tarihsel serüveninde elbette dünyaca ünlü ressamların yeri yadsınamaz. Hangi dönemde yaşamış ve sanatlarını icra etmiş olursa olsun, dünyaca ünlü bir ressam her zaman toplumun ve kendi iç dünyasının aynası olmuştur. Bu bakımdan özellikle ünlü ressamların eserlerini tarihsel bir belge olarak görmek uygun olacaktır. Biz de bu yazımızda sizler için dünyanın dört bir yanında tanınan, tanınması gereken pek çok ressamın hikayelerine ve kendine özgü özelliklerini derledik. Umarız beğenirsiniz. Anahtar Kelimeler en ünlü ressamlar, en iyi ressamlar, en güzel ressamlar, ressam, sanat, en iyi sanatçılar Ortaya çıktıkları dönemden beri insanlar kendilerini farklı kreatif yöntemlerle ifade etmeye çalışmışlardır. Resim sanatı ise bu ifade tarzının en önemli araçlarından biri olmuştur. Mağara resimlerinden post-modern sanata kadar pek çok farklı tarzda resim üretmiş olan sanatçılardan bazıları ise üzerinden asırlar geçse bile etkisini bugün bile koruyan bazı eserlere imza atmışlardır. İşte biz de bu yazımızda Leonardo Da Vinci’den Rembrandt’a, Edvard Munch’ten Jackson Pollock’a kadar pek çok sanatçının ünlü tablolarını sizler için derledik! 1. Mona Lisa – Leonardo da Vinci 1452-1519 Tüm zamanların en çok parodisi yapılan, ticari ürünlerde en çok kullanılan ve en meşhur resmi Mona Lisa tabii ki. Leonardo da Vinci sadece bir ressam değil, aynı zamanda bir Rönesans insanıydı. Yani matematik, müzik, mimari, astronomi, jeoloji gibi konularda da yetkin bir kişiydi. 1503-1506 yılları arasında yapılan Mona Lisa eseri ise gizemli gülümsemesi nedeniyle asırlardır sanatseverlerin ve sanat tarihçilerinin ilgisini çeken bir resim. Resmi Louvre Müzesi’nde canlı olarak gören insanlar da bu deneyimin, resmi internetten görmekle uzaktan yakından alakası olmadığını ifade ediyorlar. Peki ama kimdi bu Mona Lisa? Mona Lisa’nın kimliğine dair en kayda değer bilgi, onun ipek tüccarı Francesco del Giocondo’nun eşi olduğu yönünde. 2. Starry Night – Vincent van Gogh 1853-1890 Starry Night… Yıldızlı Gece… Hollandalı post-izlenimci ressam Van Gogh tarafından yapılan bu resim de dünyanın en ünlü resimleri arasında yer alıyor. Parlak ve canlı renklere üç boyutluluk etkisi vermek için impasto tekniği kullanılan bu resim 1889 yılında tamamlandı. Bu zaman diliminde ise Van Gogh, Fransa’da kendi isteğiyle akıl hastanesinde kalıyordu. Bugün bile sanat dünyasındaki etkisi devam eden Van Gogh’un renkleri, resimlerindeki figürlere verdiği hareket hissi henüz tam olarak anlaşılabilmiş değil. 10 yıllık bir sürede 2000’den fazla eser ortaya koyan Van Gogh, pek çok malzemeyle ve hatta kara kalemle bile çalışmalar üretmiştir. 1890 yılında, henüz 37 yaşındayken intihar ederek hayatına son veren Van Gogh’un Yıldızlı Gece eseri, New York’taki Museum of Modern Art’ta MoMA sergileniyor. Yıldızlı Gece resmi hakkında daha fazla bilgi almak için yazımıza göz atmanızı öneriyoruz Yıldızlı Gece Resmi ve Gizem Dolu Hikayesi 3. The Scream – Edvard Munch 1863-1944 Çığlık resmi, Norveçli dışavurumcu ressam Edvard Munch tarafından 1893-1910 yılları arasında yapılmıştır. 19. yüzyıl sembolizminin psikolojik temalarından ilham alan bu eser, renkleri ve psikolojik rahatsızlıkları çağrıştırdığı için günümüzün Mona Lisa’sı olarak bile anılmaktadır. Çığlık hakkındaki en temel teorilerden biri, resimde tasvir edilen köprüye yakın bir mesafede bir mezbaha olduğu ve burada kesilen hayvanların çığlıklarının resimde betimlendiği şeklindedir. Resim bugün Norveç’teki Oslo National Gallery’de sergilenmektedir. Çığlık resmi ile ilgili daha detaylı bilgi almak için yazımızı okumanızı tavsiye ederiz Edvard Munch ve Çığlık Resmi Hakkında Bilmeniz Gereken 10 Gerçek 4. Girl With A Pearl Earring – Johannes Vermeer 1632-1675 İncil Küpeli Kız… Rembrandt’ı çağdaşı olmasına rağmen ondan daha az bilinen Johannes Vermeer tarafından yapılan bu resim, tahmini 1665 yılında tamamlanmış. Avrupalı bir kızın, müslümanların kullandığı tarzda bir başörtüsü takması ve kızın kulağındaki inci küpeyle çarpıcı bir imaj oluşturan bu resim, Vermeer’in ölümünden neredeyse 200 yıl sonra, Alman müze müdürü Gustav Waagen tarafından 1860 yılında keşfedilmiş. Bugün Vermeer’e ait olduğu tarihçiler ve akademisyenler tarafından teyit edilen 34 resmin içinde şüphesiz en etkileyici olanın İnci Küpeli Kız olduğunu söyleyebiliriz. Resim, Hollanda’nın Hague kentindeki Maurithuis müzesinde 1902 yılından beri sergileniyor. 5. Guernica – Pablo Picasso 1881-1973 Tüm zamanların en çarpıcı resimlerinden biri olan Guernica, yine tüm zamanların en çarpıcı ressamlarından biri olan Pablo Picasso’ya ait. İspanya iç savaşında yaşanan dramı anlatan resmin hikayesi şöyle Guernica, İspanya’nın Bask bölgesinde yer alan ve 1937’deki İspanya İç Savaşı’nda cumhuriyetçilerin direniş kalelerinden biri olarak görülen bir kasaba. Geenral Francisco Franco önderliğindeki milliyetçiler, cumhuriyetçilerin aksine ülkenin eski altın günlerine dönmesi için ortodoks katolik değerlerin hakim olmasını istiyorlardı. Bomba Yağmuruna Tutuldu 26 Nisan 1937’de Nazilere ait savaş uçakları, Guernica’yı tam 2 saat bomba yağmuruna tuttu. Bu bombardıman Adolf Hitler tarafından finanse edildi. Pablo Picasso da bu trajik olaya yönelik olarak at ve boğa gibi İspanya’da önem arz eden figürlerden oluşan bu resmi yaptı. Bugün bile savaş karşıtlığı konusunda referans kabul edilen bu resim, Madrid’deki Museo Nacional Centro de Arte Reina Sofía’da sergileniyor. 6. The Birth of Venus – Sandro Botticelli 1445-1510 Aşk, arzu ve seks tanrıçası Venüs’ü tasvir eden “Venüs’ün Doğuşu”, İtalyan ressam Sandro Botticelli tarafından 1480’li yıllarda resmedildi. Rönesans sanatının en önemli resimlerinden biri olarak kabul edilen Venüs’ün Doğuşu, o dönemin köklü İtalyan ailelerinden biri olan Mediciler için yapıldı. Medici ailesi 15. yüzyılda özellikle Floransa bölgesinde politik ve ekonomik olarak çok güçlüydü ve sanata da meraklıydılar. Venüs’ün Doğumu Venüs, bu resimde bir deniz kabuğunun içinden doğarken görülüyor. Bu imajın farklı farklı pek çok yorumu olsa bile Avusturyalı sanat tarihçisi Ernst Gombrich tarafından öne sürülen teze göre, bu resim Neo-platonculuğu tasvir ediyor. Temel olarak neo-platonculuk, tüm evrenin tek bir kaynaktan oluştuğunu savunur. Burada da ilahi aşkın Neo-platoncu bir ideali gösterdiği düşünülüyor. Resim, Floransa’daki Uffizi Gallery’de sergileniyor. 7. The Last Supper – Leonardo da Vinci 1452-1519 Yine dünyanın en ünlü ve tartışmalı resimlerinden biri de Son Akşam Yemeği.. 1495-1498 yılları arasında Leonardo da Vinci tarafından yapılan Milan kentindeki Santa Maria delle Grazia Kilisesi için yapılan eseri, Milan Dükü Ludovico Sforza sipariş etmiş. Hz. İsa tarafından 12 Havari içinde kendisine ihanet edenin açıklandığı bir ortamı tasvir ederek resimde çeşitli restorasyon çalışmalarına rağmen epey yıpranmış halde. Salvador Dali, Andy Warhol, Zeng Fangzhi de dahil olmak üzere pek çok sanatçı tarafından tekrar yapılan bu resim, 2003 yılında vizyona giren The Da Vinci Code filminden sonra daha da popüler hale geldi. Resim, yapıldığı günden beri Milan’daki kilisede sergileniyor. 8. Las Meninas – Diego Velazquez 1599-1660 Las Meninas, Türkçesiyle “Nedimeler” İspanyol Altın Çağı’nın önemli sanatçılarından Diego Velazquez tarafından 1656 yılında yapılmış bir resim. Madrid’deki kraliyet ailesinin bulunduğu bir odayı tasvir eden resmin solunda Velazquez’in kendisi de görülebiliyor. Sanat tarihçileri tarafından yoğun bir şekilde analiz edilen bu resim, gerçeğin ve gerçek olmayanın ne olduğuna dair epey soru işareti meydana getirmiş durumda. Ressam aynı zamanda resim tekniğinin yanında çalışma etiğiyle de öne çıkan bir isim. 17. yüzyıl İspanya’sonda sanatçılar yüksek statüye sahip değildi, ancak Velazquez kral 4. Philip’in saray nazırı olacak kadar yüksek bir mevki elde edebilmişti. Resim günümüzde Madrid’deki Museo del Prado’da görülebilir. 9. The Night Watch – Rembrandt 1606-1669 Hollandalı ressam Rembrandt tarafından 1642 yılında tamamlanan bu eserde Kaptan Frans Banning Cocq ve teğmen Willem van Ruytenburch arkadaşlarıyla birlikte savunma yapar bir haldedir. Resmin ne anlama geldiği konusunda pek çok söylenti vardır, yani resmin nasıl bir olayı betimlediği tam olarak belli değildir. Buna karşın resimdeki gölgelerin sarı ağırlıklı olması, resmin muhtemelen İspanya civarındaki bir kavga ya da savaştan sonraki zafer coşkusunu tasvir ettiğini düşündürmektedir. Hollandalı protestanlar ve Hollandalı katoliklerin bir araya gelişi ile İspanya’da savaş ve isyan duyguları uyandırmak gibi yorumlar da mevcuttur. Bunlara ek olarak bu resim üç özelliği ile bilinir Rembrandt’ın kendine özgü ışık kullanımı, resmin zihinde hareket algısı uyandırması ve devasa boyutu! metreye metre boyutlarında olan resim Amsterdam’daki Canon of Amsterdam’da görülebilir. 10. A Sunday Afternoon – Georges Seurrat 1859-1891 Puantilizm, yani noktacılık adıyla bilinen bilimsel resim tekniğini ustalıkla kullanan Fransız post-izlenimci ressam Georges Seurrat, bu eseri 1884-1886 yılları arasında yaptı. Nokta darbelerini minik fırça darbeleriyle harmanlayan ve zıt renkleri başarıyla kullanan Seurrat, bilim insanı arkadaşları Michel Eugene Chevreul ve Ogden Rood’dan esinlenerek bu yöntemi benimsedi. Paul Signac, Van Gogh, Henri Edmund Cross gibi ressamların da puantilizm tekniğini kullandığını belirtelim. Resim bugün, Art Institute of Chicago’da sergileniyor. 11. Whistler’s Mother – James Abbott McNeill Whistler 1834-1903 1871 yılında Amerikalı ressam James Abbott McNeill Whistler tarafından yapılan bu resmin Arrangement in Grey and Black, gibi bir ismi daha var. Ressam çalışmasında kendi annesi Anna McNeill Whistler’i resmediyor. Victorya döneminin Mona Lisa’sı olarak kabul edilen bu resim hakkında pek çok iddia mevcut ancak bu iddiaların hiçbiri kanıtlanmış durumda değil. Bunlardan biri resimdeki gibi bir oturma pozisyonunun olmadığı, ressamın annesini özel bir şekilde oturttuğu yönünde. Bu eser, annelik ve aile değerlerine yönelik olarak askeriye posterlerinde sıkça kullanılmış. Yani erkekleri askere alırken “Anneniz için savaşın” gibilerinden propagandaya maruz kalmış bu resim. 1934 yılında da ABD posta servisi bu resimden pul yaparak altına da “Amerika’nın annelerinin anısına” yazılmış. Resmi Paris’teki Musee d’Orsay’da görmek mümkün. 12. American Gothic – Grant Wood 1891-1942 Amerikalı ressam Grant Wood tarafından 1930’da yapılan American Gothic resminin hikayesi şöyle Iowa kırsalında aracıyla ilerleyerek kendisine ilham kaynağı olabilecek bir şeyler arayan Grant Wood, gotik tarza ilginç bir ev görmüş ve bu evi resimlerinden birinde kullanmak istemiş. Elinde dirgen bulunan Viktorya dönemi bir adam ve eşi olduğu düşünülen bir kadını betimleyen bu resim Art Institute of Chicago tarafından açılan yarışmada bronz madalya kazanmış. Ancak bu resim Iowa halkını pek memnun etmemiş, zira bu resimde onların tutucu ve yobaz insanlarmış gibi resmedildiğini düşünmüşler. Ev Turistlerin Uğrak Noktası Grant Wood ise bunun tam tersi bir durumun söz konusu olduğunu, Iowa halkını çok sevdiğini ve resimdeki gibi bir evde yaşamak istediğini söyleyerek paçayı kurtarmış. Bugün Dibble House olarak da bilinen bu ev, turistlerin uğrak yerlerinden biri. Tıpkı Munch’un Skrik resmi gibi American Gothic de pek çok farklı mecrada bol bol parodisi yapılan bir resim ve şu an Art Institute of Chicago’da sergileniyor. 13. The Persistence of Memory – Salvador Dali 1904-1989 İspanyol sürrealist ressam Salvador Dali’nin en ünlü resimlerinden biri olan “Hafızanın Sürekliliği” sembolizm ve sürrealizmi epey harmanlayan, zaman-mekan-gerçeklik kavramlarıyla oynayan bir çalışma. Albert Einstein’ın görelilik yasasından esinlenerek çizildiği düşünülen “sıvı saatlere” karşılık Salvador Dali, kendine has muzip üslubuyla görelilik yasasından değil, Camembert peynirinden ilham aldığını söylemiştir. Ayrıca Dali, resmin ortasındaki canavarımsı imgenin, solma kavramıyla ilintili olduğunu, rüyamızda bir canavar görsek bile uyandıktan sona o canavarı tam olarak tasvir edemeyişimize bir atıf olduğunu ifade etmiştir. Bu ikonik çalışma günümüzde New York’taki MoMa’da sergileniyor. 14. The Kiss – Gustav Klimt 1862-1918 Avusturyalı sembolist ressam Gustav Klimt tarafından sanatının altın çağlarında, yani 1900’lerin başında yapılan bu resim kare formatında. Yani Klimt, o zamandan görmüş Instagram’ın gelişini! Şaka bir yana, epey cafcaflı bir örtünün altında öpüşen bir çifti resmeden çalışma Art Nouveau akımından etkilenmiştir. Resmin en özgün yanlarından biri ise yağlı boya ile yapılan resmin üstündeki saf altın tabakası. Resmi daha kışkırtıcı yapan bu özellik onu bir miktar fütüristik kılıyor. Vienna Ceiling adlı bir serinin parçası olan The Kiss, sözde sapkın sembolizmi nedeniyle o dönemler hayli eleştirilmiş. Ancak Klimt’in derdi sanat dünyasındaki otoriter ve popülist yaklaşımları eleştirmekmiş. Bu büyüleyici çalışma şu an Viyana’daki Österreichische Galerie Belvedere’de sergileniyor. 15. Olympia – Edouard Manet 1832-1883 Fransız izlenimci Edouard Manet tarafından 1863’te yapılan bu eser, yıllar boyu karışık görüşlerin öznesi olmuştur. Toplumsal normlara karşı cesur bir çıkış yapan bu eser bir hayli eleştiriye maruz kalmıştır. Ayrıca resimde yer alan siyahi kadının da neredeyse hiç gözükmez bir şekilde resmedilmiş olması da ırkçılıkla alakalı birtakım eleştirilere neden olmuştur. Resim günümüzde Paris’teki Musee d’Orsay’da sergileniyor. 16. No. 5, 1948 – Jackson Pollock 1912-1956 Soyut dışavurumculuk akımının Amerikalı öncülerinden Jackson Pollock, damlatma tekniğini en iyi kullanan ressamlardan biridir. Damlatma tekniğinde boyalı fırça, asla kanvasa değmez. Ressam fırçaya hafif darbeler vurarak boyayı kanvasa damlatır. 1948 adlı bu eserin, kullanılan renkler bakımından kuş yuvasını andırdığı düşünülmektedir ancak bundan başka daha pek çok farklı yorum da mevcuttur. Jackson Pollock’a göre insanlar dünyayı kendi bakış açılarından görmeyi öğrenmeli, dünyanın onların görmesini istediği bakış açısından da kurtulmalı. Resim New York’taki bir müzayedede satılmış durumda. Yani herhangi bir müzede bu eseri görmek mümkün değil. İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR Soyut Dışavurumcu Ressam Jackson Pollock Hakkında Bilmeniz Gerekenler 17. The Son of Man – Rene Magritte 1898-1967 Belçikalı sürrealist ressam Rene Magritte tarafından 1964 yılında yapılan The Son of Man, bu resimde aleni ve gizli olana atıfta bulunuyor. Resimde de görüldüğü üzere bir adamın yüzünü kapatan yeşil elmayla Magritte, insanların görmek istedikleri şeylerden daima gizlendiklerini, insanın daima gizli olanı aradığını anlatmak istediğini ifade ediyor. Yani gördüğümüz ve görmek istediğimiz arasındaki çatışma ve bu çatışmanın yarattığı dengesizlik resmedilmiş denebilir. Bu resim şu anda satın alındığı için herhangi bir müzede görmek mümkün değil. 18. The School of Athens – Raphael 1483-1520 Atina Okulu freski 1509-1511 yılları arasında meşhur Rönesans sanatçısı Raphael tarafından Vatikan’daki Apostolic Palace için yapıldı. La Disputa, Parnassus gibi diğer eserlerle bağlantılı olan Atina Okulu resminde o döneme kadar yaşamış Platon, Aristoteles, Epikuros gibi ünlü filozoflar yer alıyor. 19. Bal du moulin de la Galette – Pierre-Auguste Renoir 1841-1919 İzlenimci akımın en meşhur resimlerinden biri olan Bal du moulin de la Galette, Paris’teki Moulin de la Galette parkındaki güneşli bir pazar gününü tasvir ediyor. Renoir tarafından yapılan bu eser, ellerin serbest olarak kullanıldığı “en plein air” stilinin ilk örneklerinden. Orta sınıf bir grup insanın öğle saatlerinde dans edip içerek eğlendiği neşeli bir ortamı betimleyen resim Paris’teki Muse d’Orsay’da görülebilir. 20. The Garden of Earthly Delights – Hieronymus Bosch 1450-1516 “Dünyevi Zevkler Bahçesi” olarak anlandırabileceğimiz bu eser İskandinavyalı ressam Hieronymus Bosch tarafından yapılmıştır. Üç panelden oluşan resim İncil’deki dünyanın yaratılışı, cennet ve cehennemden imajlar sunar. Panellerin iç yüzünde de İncil’den yazılar bulunur. Soldaki resim Adem ve Havva’yı temsil eder. Ortadaki resim ilginç meyveler, hayvanlar ve çıplak kadınlarla cenneti resmeder ve sağdaki resimde cehennemi gösterir bizlere. Resmi anlandırmaya yönelik çeşitli teoriler olsa bile hiçbiri kesin bir şey söylemez, zira resimde sembolizmin pek çok unsuru yer almaktadır. Resim günümüzde Madrid’deki Museo del Prado’da sergileniyor. 21. Les Demoiselles d’Avignon – Pablo Picasso 1881-1973 1907 yılında Pablo Picasso tarafından yapılan tartışmalı ve devrim niteliğindeki bu resimde 5 çıplak kadın resmedilmiştir. Picasso’nun Iberya tekniğiyle resmettiği bu eserde kadınlar yabansı bir biçimde resmedilmiş durumdadır. Kübist akımın öncüllerin biri olarak kabul edilen bu resim New York’taki MoMa’da görülebilir. 22. The Sleeping Gypsy – Henri Rousseau 1844-1910 Fransız ressam Henri Rousseau tarafından 1897’de yağlı boya ile yapılan “Uyuyan Çingene” The Simpsons’ta ve 1960 tarihli The Apartment filminde de kullanılmıştır. Bu fantastik eserde New York’taki MoMa’da paper writings sergileniyor. 23. The Bathers – Paul Cezanne 1839-1906 Fransız post-izlenimci ressam Paul Cezanne’ın “Banyo Yapanlar” serisinin bir parçası olan bu resim, sanatçının en başarılı eserlerinden bir olarak kabul görür ve 1898-1905 yılları arasında yapılmıştır. Bir grup kadının bir su birikintisinin yanında banyo yapmasını tasvir eden eser, dönemin sanatsal ve toplumsal normlarına aykırı bir çalışmadır. Cezanne’ın resimleri, o dönem kabul gören sanat anlayışına ters olarak kabul edilmiştir. Ancak sanatçının meramı bambaşkadır Cezanne hem kendi dönemine hem de gelecekteki kuşaklara bir şeyler ifade eden bir resim tarzı yaratmak istemiştir. Zira ondan sonraki ressamlara da oldukça ilham kaynağı olmuştur. Picasso’nun Les Demoiselles eseriyle sık sık kıyaslanan bu resim, Philadelphia’daki Museum of Art’ta sergileniyor. 24. Nighthawks – Edward Hopper 1882-1967 ABD’li ressam Edward Hopper’in en bilindik eserlerinden olan Nighthawks, 1942 yılında yağlı boyayla yapmıştır. Bir restoranda takılan birkaç insanı resmeden eserde kullanılan mekanın Manhattan’da olduğu tahmin edilmektedir. Ancak şu an öyle bir bina bulunmamaktadır. Resim, yapıldığı 1942 yılında Art Institue of Chicago’ya 3000 dolar karşılığında satılmıştır ve hala orada bulunmaktadır. 25. Lamentation of Christ – Andrea Mantegna 1431-1506 “İsa’nın Yası” olarak dilimize çevirebileceğimiz bu resim 1480 yılında İtalyan Rönesans sanatçılarından Andrea Mantegna tarafından yapılmıştır. İsa’nın mermer bir levha üzerinde cansız şekilde yatışı ve bakire Meryem ile aziz John’un yas tutuşlarını tasvir eden resim, Milan kentindeki Pinecoteca di Brera’da sergilenmekte. 26. Saturn Devouring His Son – Francisco Goya 1746-1828 Nasıl da mutlu bir resim değil mi? Değil tabii ki. 1819-1823 yılları arasında yapıldığı düşünülen bu resim, İspanyol ressam Francisco Goya tarafından mitolojik figür Saturn’un kendi oğlunu yiyişini tasvir eder. Efsaneye göre Saturn’e kendi oğullarının bir gün onu tahtından edeceği söylenmiştir. Bu nedenle Saturn tüm erkek çocuklarını doğdukları anda canlı canlı yemektedir. Ancak Saturn’un son çocuğu Jupiter sonunda onu öldürmüştür. Bu korkutucu resim Madrid’de Museo del Prado’da sergileniyor. 27. Peaceable Kingdom – Edward Hicks 1780-1849 Amerikalı ressam ve rahip Edward Hicks tarafından İncil’den bir hikayenin betimlenişi olan Peaceable Kingdom, inancı ve sanatı arasında seçim yapmak zorunda kalan bir insanın ruhun kurtuluşu temasını yansıttığı bir eser. Aynı resmin 61 farklı varyasyonunu da üreten Hicks’in eseri Washington National Gallery of Art’ta sergileniyor. 28. Impression, Sunrise – Claude Monet 1840-1926 Le Havre limanını kendi izlenimlerine dayanarak tuvale taşıyan Fransız izlenimci ressam Claude Monet, izlenimcilik akımının öncül figürlerinden biri. Eser, Paris’teki Musee Marmottan Monet’te sergileniyor. 29. The Storm on the Sea of Galilee – Rembrandt 1606-1669 1663 yılında yapılan ve İncil’den bir hikayeyi görselleştiren “Denizde Fırtına”, İsa’nın fırtınaya tutulmuş gemiyi kurtarmak için fırtınayı dindirişini tasvir ediyor. Rembrandt’ın ilk ve tek deniz çalışması olan bu eser maalesef 1990 yılında Boston’daki Isabella Stewart Gardner müzesinden çalındı ve nerede olduğu hala meçhul. 30. The Gross Clinic – Thomas Eakins 1844-1916 1875’te Amerikalı ressam Thomas Eakins tarafında yapılan bu resimde Dr. Samuel Gross ve öğrencileri Jefferson Tıp Fakültesi’nde bir kadavrayı inceliyorlar. Realizmi ve 19. yüzyıldaki tıp pratiklerini anlamamızı sağlayan bu resim Philadelphia Museum of Art’ta sergileniyor. Burada bahsettiğimiz ve bahsetmediğimiz binlerce şahane sanat eseri için Google Arts & Culture web sitesini ziyaret etmenizi feci şekilde tavsiye ediyoruz. Sanat tarihinin en önemli isimlerinin yüzlerce çalışmasını yüksek çözünürlüklü olarak inceleyebileceğiniz Google Arts & Culture, Google’ın bugüne kadar yaptığı en harika hizmet olabilir! İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK İÇERİKLERİMİZ Yıldızlı Gece Resmi ve Gizem Dolu Hikayesi Soyut Dışavurumcu Ressam Jackson Pollock Hakkında Bilmeniz Gerekenler Edvard Munch ve Çığlık Resmi Hakkında Bilmeniz Gereken 10 Gerçek Van Gogh’tan Frida Kahlo’ya Ünlü Sanatçıların El Yazıları 2017’de Satılan En Pahalı Sanat Eserleri ÜNLÜ RESSAMLARIN TABLOLARINDAN YENİDEN CANLANDIRDIĞIMIZ FOTOĞRAFLARIMIZ Gezmediğimiz zamanlarda ne mi yapıyoruz? Sanatla birlikte eğleniyoruz. Sanata tutkun bir resim öğretmeni ile fotoğraf meraklısı eşinin hoş zaman aktivitelerinin fotoğraflarıdır bunlar. Rönesans’tan, Barok’tan, Modern Sanat’tan ve tarihe ismini kazımış kişilerden esintiler. Sanat tarihinde yer etmiş ressamların eserlerini ve ünlü kişileri uyarlayıp canlandırarak fotoğraflıyoruz ve bunu yaparken çokça eğleniyor, geçmiş yüzyıllara yolculuk yapıyoruz. 2017 yılında başladığımız canlandırılmış resimlerimiz gittikçe çoğalıyor, keyifli seyirler. Leonardo da Vinci Son Akşam Yemeği – Last Supper On üç adam bir masanın başında oturuyorlar. Yemek yemeyi aniden bırakmışlar, yüzlerinde şaşkınlık ve üzüntü var. Heyecan içindeki havariler arasında sadece İsa sükûnetini koruyor. İncil’de şöyle geçiyor bu an; Hep bir arada yemek yerlerken İçinizden biri beni ele verecek’ dedi. Derin bir üzüntü ile her biri ona sormaya başladı Yoksa ben miyim?’. 1495-1497 yıllarında İtalya Milano’da Santa Maria delle Grazie Kilisesi duvarına Leonardo da Vinci tarafından yapılan bu fresk kilise yemek salonunun dar kenarını tamamıyla kaplar. Neredeyse 9 metreyi bulan genişliği ile Leonardo’nun yaptığı en büyük resimdir. Son Akşam Yemeği daha Leonardo yaşarken çok sevilen ve taklit edilen bir resim olmuştu. Sonraki dönemler de ilgi duyulan resmi bizde farklı bir versiyonu ile yeniden canlandırdık, 12 Şapkalı Havari ile Son Akşam Yemeği. Leonardo da Vinci'nin mekaniğine yolculuk yazımızı da okuyabilirsiniz. Sistina Şapeli tavanına ressam ve heykeltıraş Michelangelo tarafından yapılan Adem’in Yaratılışı resmi, 1508-1512, Ailemizin bireyi kara kedimiz Şanuar’ımızla birlikte. Sistina Şapeli’nin tavanını dört yıl boyunca tek başına resimleyen bu İtalyan ressamın biraz aksi olduğu yazılır kitaplarda. Amerikan ressam Grant Wood tarafından 1930 yılında yapılan American Gothic resmi. Sanatçı model olarak kız kardeşini ve dişçisini kullanmıştır. Amerika Iowa’nın küçük bir kasabasındaki gotik ahşap evin önünde resmedilen çiftin arkadaş canlısı olduğu söylenemez. Ressamın amacı kırsaldaki Amerikan değerlerini yüceltmektir. Marc Chagall Yürüyüş The Walk 1918 Marc Chagall mutluluk ve iyimserliği tuvallerinde capcanlı renklerle buluşturan Yahudi Rus ressam 1887-1985. Çocuksu ve eğlenceli resimleriyle kübizm fovizm ve sürrealizm gibi birçok akımın içerisinde yer alan sanatçı sık sık eşi ile kendisinin de resimlerini yapar. Yeniden canlandırdığımız tablolara sevdiğimiz ressam Chagall'dan ekledik. Şehrin Üzerinde Over the Town 1918 Marc Chagall The Bridal Pair With The Eiffel Tower 1939 Hayattaki en önemli ve güçlü şeyin aşk olduğunu söyleyen Belaruslu ressam Marc Chagall'ın Eiffel kulesi önünde resmettiği aslında kendisi ve karısının yüzleri olan bu resimde yine aşkı yüceltir. Kompozisyonunda kullandığı şehir ve hayvan simgeleriyle aşkı eğlenceli hale dönüştürür. Klimt, Öpücük, 1907-08, Belvedere Sarayı Galerisi Viyana’da bulunan bu resmi gördüğümüzde çok etkilenmiştik. Oldukça büyük bir boyuta sahip olan resim, 180x180 cm, altın yaldızlarla bezeli süslemeli artnouveau tarzındadır. Bu resme ayrılmış büyük bir odada sergileniyor ve fotoğrafını çekmek yasak olduğu için hemen orijinal resmin yanında küçük bir odada gerçek boyutlarında kartondan bir maketi ile fotoğraf çektiriliyor. Quentin Matsys - The Moneylender and His Wife 1514, Tefeci ve Karısı'nın olduğu resimde, kadının dikkati önünde duran kutsal kitaptan eşinin elindeki teraziye kaymış dikkatlice bakıyor. Resaam Matsys'nin yaşadığı Anvers'te birçok tefeci ve döviz bürosu vardı. Tabloda kadının dikkatinin kutsal kitaptan eşinin ölçme işlemine kayması para tutkusunu ayıplar ve ruhani görevleri yüceltir. Rene Magritte - The Lovers 1928 Belçikalı sürrealist ressam Magritte'in bu çalışmasında kullanılan kumaş iki sevgili arasındaki samimi kucaklaşmayı ve öpücüü kısıtlar. Bazı eleştirmenler gerçek doğasını yansıtmayan insanın tasviri olarak değerlendirirler bu resmi. Marcel Duchamp Bicycle Wheel 1913 Ready Made Fransız ressam Marcel Duchamp'ın ilk hazır nesnesi olan Bicycle Wheel'i Yavuz Alim yeniden yaptı. Bizim sanat okullarında röprodüksiyon öğrencilik aşamasında yapılan resimleri kopya etmek yapmamızla aynı şey bu. Evet tabure üzerinde ters duran bu bisiklet tekerleği bir sanat eseri. Saçma, sıradan ve anlamsız bulabilirsiniz, ki Duchamp'ın ve Dada'nın tam olarak düşündükleri şeylerdi bunlar. Dada ve Duchamp yazımızı da okuyabilirsiniz. Caravaggio Bacchus, 1596 İtalyan ressam Caravaggio’nun resmettiği Yunan mitolojisindeki şarap tanrısı Baküs diğer adıyla Dionysos. Baküs’ün tasvirleri iki çeşittir; görünüşü ciddi, yardımsever, uzun sakallı ve baştan ayağa doğulu bir kral gibi giyinmiştir. Diğer tasviri ise eşsiz bir güzelliğe sahip biraz kadınsı, yuvarlak hatlı ve genç olarak resmedilmiştir. Sarmaşık yapraklarından yapılmış bir taç ile süslenmiş saçları uzun dalgalar halinde omuzlarına düşer. John Everett Millais Ophelia 1851 William Shakespeare'in 1600'de yazdığı Hamlet'in karakterlerinden biri Ophelia. Hamlet mektuplar yazarak Ophelia'yı kendine aşık eder, abisinin ve babasının itirazlarına karşı Ophelia Hamlet'e tutkulu bir aşk besler ve onunla birlikte olur. Hamlet kolay elde ettiği Ophelia'yı reddeder ve onu kadınlığı ile suçlar, hafif bulur. Babasından, abisinden ve sevdiği erkek tarafından reddelilen Ophelia yıkıma uğrar ve intehar eder. Ophelia 420 yıl önce yazılmış bir karakter ama yaşamı ile zamanımızdan biri gibi. Ophelia babasının sözünden çıkmayan masum bir genç kız, tutkulu bir aşık ve melankoliden delirmiş bir kadın. Hollandalı ressam Johannes Vermeer’in 1665 yılında yaptığı İnci Küpeli Kız resmi. Resim kuzeyin Mona Lisa’sı olarak anılır. Ressamın modele bakarak çalıştığı ve modelin kızı ya da yakını biri olduğu yazılır kitaplarda. Tabloyla aynı adı taşıyan 2003 yapımı filmde ise hikâye daha farklı işlenmiştir. İzlemediyseniz tavsiye edilir. Whistler’in Annesi ya da Ressamın Annesi tablosu Amerikalı ressam James Abbott Whistler tarafından 1871 yılında yapılmıştır. İsminden de anlaşılacağı gibi ressam kendi annesini resimlemiştir. Siyahlar içerisindeki annenin metanetli duruşunu eşini kaybetmiş çocuğuna yalnız bakmak zorunda olan bir kadını betimlemektedir. Rönesans dâhisi İtalyan ressam Leonardo da Vinci tarafından 1489 yılında yapılan Erminli Kadın ya da Kakımlı Kadın resmi. Milano Dükü Ludovico Sforza’nın hizmetinde olan ressam, dükün aşığı olan Cecilia Gallerani’yi resmetmiştir. Modelin elinde tuttuğu kakım yada diğer adıyla ermin, sansargillerden bir gelincik türüdür. Vincent van Gogh 1889 Bandajlı ve Pipolu Otoportre, Sık sık buhranlar geçiren Van Gogh 23 Aralık 1888 gecesi ressam Gauguin ile tartıştıktan sonra sinir krizi geçirir ve bulduğu bir usturayla arkadaşını tehdit eder. Ardından kulağını keser. Kesik kulağını Rachel adında bir hayat kadınına verir. Mihri Hanım, Otoportre, tuval üzeri yağlıboya Mihri Hanım, 26 Şubat 1886 ve 1954 tarihleri arasında yaşamış ilk Türk kadın ressamımızdır. Saray ressamı Zonaro’dan resim dersleri alan Mihri Hanım, resim derslerine Roma’da ve Paris’te devam eder. 1913’te Kız Öğretmen Okulu’na resim öğretmeni olarak atanan Mihri Hanım 1914’te kızlar için açılan güzel sanatlar okulu olan İnas Sanayi Nefise Mektebi’nde göreve başlar. Ressamın bu resminin tarihi bilinmemekle birlikte İstanbul Resim Heykel Müzesi koleksiyonundadır. Mihri Hanım Sergisi yazımıza da bakabilirsiniz. Jacques Louis David, Marat’ın Ölümü, 1793 Fransız Devrimi’ni tutkuyla savunan ressam David, arkadaşı Jean Paul Marat’ın ölümünü resmetmiştir. Banyosunda bıçaklanarak öldürülen Marat’ın elinde katilinin ona ulaşmasını sağlayan mektup vardır. Yerde duran bıçak, mektup ve kalem tutan elinin duruşu ile Marat’ın henüz öldüğünü anlıyoruz. Hüseyin Avni Lifij 1906 Pipolu Kadehli Otoportre Henüz akademik eğitim görmeden yaptığı pipolu ve kadehli yağlı boya portresi arzuladığı bohem sanatçı yaşantısına bir göndermedir. Frans Hals, Young Man With a Skull, 1666 Belçika doğumlu ressamın yaptığı kafatası tutan genç adam portresi gerçek bir portre olmayıp, ölümün kaçınılmazlığını ve yaşamın kısalığını anlatan bir vanitas sahnesidir. Kafatası ölümü, delikanlı ise gençliği ve enerjiyi simgeler. Hals ilk yarısında Felemenk'te başarılı bir portre ressamıydı. Albrecht Dürer, Otoportre, 1500, Farklı dönemlerde otoportresini yapan sanatçı burada 28 yaşındadır. Yüzünde dinginlik hissi ile, uzun saçlarıyla, sakalıyla ve cepheden verdiği pozla dramatik bir etki yaratan Dürer adeta Hz. İsa gibi tasvir etmiştir kendisini. Biz de otoportresini postmodern olarak ele aldık. Trophime Bigot'a atfedilen Allegory of the Vanity of Earthly Things isimli eserin asıl sahibi bilinmemektedir. Dünyevi Şeylerin Kibri Alegorisi olarak adlandırılan çalışmada hayatın geçiciliğini vurgulayan kurukafa vanitas resmine göndermedir. Son zamanlarda popüler olan Meksikalı ressam Frida Kahlo. 1907 – 1954 yılları arasında yaşamış ünlü ressamın hayatı acılarla dolu olmuş, bu acılarını resimlerine aktaran ressam farklı ülkelerde sergiler açmıştır. Yine ressam olan eşi Diego Rivera ile olan aşkı da birçok kitaba konu olmuştur. Meksika yerel kıyafetleri, çiçekleri takıları ile popüler kültürde çokça yer almıştır. Frida Kahlo Aşk ve Acı kitap analizi yazımıza da göz gezdirebilirsiniz. Bu da bize ait bir resim fotoğraf, çıkış noktamız ise Barok resim sanatı. Barok Resim kısaca, teatral etkiye sahip ışık gölgenin belirgin olduğu duyulara içgüdüye hitap eden Geç Rönesans sonrası 17. Yüzyıl resimlerdir. Namık İsmail Sedirde Uzanan Kadın Düşünce 1917 1890 – 1935 yılları arasında yaşamış Samsun doğumlu izlenimci ressamımız Namık İsmail, batıya özgü sade bir kıyafet içerisindeki omuzları açıkta kalan figürün yüzüne dikkati çeker. Resmin sağındaki kitaplıklar kadının okuyan ve elit kimliğe sahip olduğuna dair bir izlenim yaratıyor. Resmin genelinde pastel renkler kullanan ressamın birçok figür, portre, nü ve manzara resmi bulunuyor. Georges de La Tour – Magdalene with the Smoking Flame-1640 1593-1652 yılları arasında yaşamış Fransız Barok ressamı Georges de La Tour’un 1640 tarihli bu yağlıboya resmi Louvre müzesinde bulunuyor. İncil’de geçen İsa’nın takipçilerinden olan Mecdelli Meryem’i mum ışığında tasvir eden sanatçı bu temanın iki farklı versiyonunu daha yapmıştır. Işık gölgeyi etkili bir şekilde resimlerinde kullanan sanatçının çoğu eseri mum ışığında aydınlatılan sahnelerden oluşmaktadır. Avusturya'lı ressam Egon Schiele 1890-1918 yılları arasında yaşamış, dışavurumcu akım içerisinde birçok eser üretmiş ressamdır. Viyana'da bulunan Leopold Müzesi'nde bir çok eserini görme şansını bulduğumuz ressam oldukça buhranlı ve kırılgan figürleri ile dikkat çeker. 1910 yılında yaptığı bu otoportresi sanatçının güçlü kalemini yansıtıyor. 1927-2016 yılları arasında yaşamış Phillip Leonian hareketin özünü yakalamayı amaçlayan bir fotoğraf sanatçısıdır. Tek bir kareye tüm hareketi sığdırmayı düşünen sanatçının fotoğraflarında fütüristik tadlar bulunuyor. Biz de sanatçının The Kiss fotoğrafını ufak değişiklikler ile yeniden canlandırdık ve biz buna "kavuşma" dedik. Coco Chanel, 1883 – 1971 yılları arasında yaşamış Fransız moda tasarımcı. Chanel bence çok özel bir insan, tasarımlarıyla kadın kıyafetlerine yeni bir soluk getiriyor. Time’da yüzyılın en önemli yüz kişisi içerisinde yer alan tek moda tasarımcısıdır. Çoğu tasarımı moda dünyasında hala anılmakta. Ben onu bir sözüyle anmayı çok seviyorum; “Siyahı zorla kabul ettirdim. Etrafındaki diğer tüm renkleri yok eder siyah, o yüzden bugün hala çok güçlü.” Gabrielle Coco Chanel Coco Chanel kitap analizi yazımızı da okuyabilirsiniz. Pulp Fiction 1994 Quentin Tarantino 1929-1993 yılları arasında yaşamış sinema oyuncusu ve moda ikonu Audrey Hepburn’ün 1961 yıllı yapımı Tiffany’de Kahvaltı filmi imajı. Antik Mısır’ın kraliçesi Kleopatra. Aslında yedinci Kleopatra ama ondan öncekiler bu kadar ünlü olmadığı için sadece Kleopatra adıyla anılır. Birçok dil bilen zeki ve güzel bir kadın olan Kleopatra aslen Yunanlı idi. Birçok kitaba ve filme konu olan kraliçenin kullandığı makyajı hastalıklardan ve mikroptan korunma amaçlı olduğu yazılır. Hayao Miyazaki’nin Küçük Cadı Kiki animasyon filmi 1935-1977 yılları arasında yaşamış olan Rock'n Roll'un kralı Elvis Presley'in 1957'de çekilen Jailhouse Rock filminde de söylediği Jerry Leiber ve Mike Stoller tarafından yazılmış aynı isimli şarkısını seslendirirken filmden alınan bir sahne. İlgili Yazılar; Dönem Kıyafetleri; 90'lar, 80'ler, 70'ler, 50'ler, 20'ler Yazan Aylin K. I. Memento mori! Tüm zamanların en çok bilinen ayçiçeği tablolarının ressamı Vincent van Gogh'un kendisi de bir ayçiçeği tutkunuydu. Ve "Ölümü hatırla!" anlamına gelen bu Latince 'Memento mori! buyruğuna, ölmekte olan ayçiçekleri resimlerinden çok önce ve daha çocukluğuyla bir yanıt vermişti "Zaten hiç unutmadım ki!" Hollanda'nın küçük bir kasabasında 1853 yılında dünyaya gelen van Gogh, protestan bir vaizin oğlu olarak çocukluğunu kilisenin bahçesindeki bir evde geçirir. Evleri kilise mezarlığıyla iç içedir. Ve pencerelerinden biri dosdoğru kendi adının yazılı olduğu bir mezar taşına bakar. Ressamın doğumundan bir yıl önce annesi bir bebeğini kaybetmiştir. Ve kilisenin bahçesine gömülen bu çocuğun ismi bir sonrakinde yaşamaya devam eder. van Gogh, evdeyken gözlerini bu mezar taşından alamaz. Hemen her gün annesi onu pencerenin önünde dikilmiş, kendi 'geleceğine' bakarken yakalar. Ve belki de geleceği bu kadar doğrulukla bilmenin çaresiz huzursuzluğuyla, çocuğunu pencerenin önünden hemen uzaklaştırır. van Gogh araştırmacıları, bu 'ölümü unutamama'nın ressamın çocukluğuna etkisi konusunda farklı fikirlere sahiptir. Yine de fikirleri bir konuda uyuşur. van Gogh 'zor' bir çocuktur. Ve bu zorluk bütün hayatının bir parçası olur. Zira zor çocuk büyür ve büyüyünce ancak Kızıl Çatlak olur. Ünlü ressam hayatının ilk otuz yılında öğretmenlik ve vaizlikten, kitapçılık ve sanat simsarlığına kadar çeşitli işler dener. Fakat hiçbirinde başarılı olamaz. Başarısızlığı sadece iş yaşamıyla da sınırlı değildir. van Gogh, gönül işlerinde de zarardadır. İlk olarak 21 yaşındayken Londralı bir kız tarafından reddedilir. Ve bu kabul görmeme, sosyal ilişkilerinde zaten zorluklar yaşayan Vincent'e büyük bir hayal kırıklığı yaşatır. Yirmi yedilerine geldiğinde bu sefer dul bir kuzenine âşık olur. Ve elleri yine boş kalır. Kadınlarla bundan sonraki ilişkileri hep kısa sürelidir. Bazen bir Paris genelevindeki kısacık bir temasla sınırlı… van Gogh zor ve yalnız bir insandır. Zorluğu yüzünden yalnız, içine kapanık ve 'garip' davranışlı… Fakat bütün dikenlerine karşın onun yine de Theo'su vardır. Kendinden dört yaş küçük kardeşi. Ama sanki babası ve kucağına sokulduğu annesi… Vincent van Gogh, Otoportre, 1887 'Kızıl Çatlak' ressam olmaya karar veriyor 27 yaşına geldiğinde van Gogh'un halen düzenli bir işi yoktur. Ve ekonomik olarak, Paris'te sanat simsarlığı yapan kardeşi Theo'ya bağımlıdır. Ama artık hayatının işini bulduğunu düşünür. Ve o döneme göre geç sayılan bir yaşta, 27 yaşında van Gogh ressam olmaya karar verir. Artık bütün vaktini resim yapmaya adamıştır. 1880 yılından 1890 yılına, yani 37 yaşına kadar süren on yıllık ressamlık hayatına sanki geç başlayan ressamlığını telafi etmek istercesine 860'ı yağlıboya ve 1300'ü suluboya, çizim ve eski olmak üzere toplamda 2100'den fazla eser sığdırır. Bazen resimlerini o kadar hızlı yapar ki bir gün bunun fark edileceğinden çekinir. Ve sanat çevresiyle yakından ilişkili olan kardeşi Theo'ya, olur da eğer birileri bu resimlerin çok hızlı yapılmış gibi göründüğünden şikâyet ederse ona "Asıl siz çok hızlı bakıyorsunuz!" diye karşılık vermesini önerir. Fakat hayattayken sadece bir resmi satılan van Gogh geçimini resim yaparak sağlayamaz. Başarılı bir sanat simsarı olan ve Paris sanat dünyasını içeriden tanıyan Theo onun maddi manevi tek destekçisidir. Ve onda özel bir yetenek gördüğünden midir yoksa sadece kardeş sevgisiyle hareket ederek elini attığı her işte başarısız olan 'dengesiz' abisine yardımcı olma çabasından mıdır bilinmez, ama onu aralıksız destekler. İki kardeş birbirine çok yakındır. Veya van Gogh, duygusal anlamda da kardeşine bağımlıdır. Aralarında sürekli olarak mektuplar gidip gelir. van Gogh Theo'ya toplamda 600'den fazla mektup yazar. Zaten ressamın özel yaşantısı ve ruhsal dünyası hakkında bilinenlerin çoğu bu mektuplardan gelir. van Gogh bu mektuplarla Theo'ya bütün iç dünyasını açar. Duygularını, umutlarını ve hayal kırıklıklarını anlatır. Yazdıkları onun ruhsal değişkenliğinin de bir kaydıdır. Örneğin, hayranı olduğu ve mektuplarında yere göğe sığdıramadığı bir yazardan aniden soğur. Ve yeni mektubunda Theo'ya "Ben bütün kitaplarını attım!" der. "Bence sen de atmalısın." Mektuplar ressamın gelişimine de tanıktır. van Gogh kardeşine mektuplarında, yapacağı resimlerin ayrıntılı birer eskizlerini de ekler ve hangi kısımları hangi renge boyayacağına varıncaya kadar anlatır. Ve sanki satır aralarında onu bir gün başarılı olacağına inandırmak ister. Van Gogh'un Theo'ya yazdığı ve ünlü resmi 'Patates Yiyenler'in bir eskizini de içeren mektubu, Nisan 1885 Paris Günleri 1886-1888 Sonunda van Gogh 1886'da Paris'e kardeşinin yanına taşınır. Ve orada birlikte yaşamaya başlarlar. Paris'te Theo onu Camille Pissarro, Georges Seurat, Henri de Toulouse-Lautrec ve Emile Bernard gibi iyi bilinen isimlerin de aralarında olduğu empresyonist ressamlarla tanıştırır. van Gogh empresyonistlerin kullandıkları canlı renklerden ve parlak ışıktan ilham alır. Ve kendi benzersiz tarzını geliştirmeye başlar. Önceki resimlerinin aksine bu yeni resimlerinde renklerin canlılığı ve yumuşatılma ihtiyacı duyulmayan, belirgin fırça darbeleri dikkat çeker. Ve bundan sonra defalarca çizeceği ve onunla ayrılmaz bir şekilde özdeşleşecek ilk ayçiçeği resimleri gelmeye başlar. Tohumlanmış kesik ayçiçeği başlarının sarının tonlarıyla tasvir edildiği serinin ilki 1887'de Paris'te tamamlanır. Ve 'Paris Ayçiçekleri' adıyla bilinir. Paris Ayçiçekleri, 1887, Vincent van Gogh Sol üstten başlayarak saat yönünde Van Gogh Museum, Amsterdam, Metropolitan Museum of Art, New York, Kröller-Müller Museum, Otterlo, Kunstmuseum, Bern. van Gogh'un kendine özgü Post-Empresyonist tarzı 1888'in başlarında iyice belirginleşir. Fakat Hollanda'daki kırsal evinden sonra Paris'te yaşadığı bu iki yılda şehir hayatının kendisini yorduğunu ve 'hissizleştirdiğini' düşünmeye başlar. Ve kendi benzersiz tarzını yaratmasına yardımcı olmuş olsa da van Gogh, Paris'teki hayata bir türlü uyum sağlayamaz. Özellikle sosyal ilişkileri yine sorunludur. Theo sayesinde sanat çevresine girmiştir. Ama başlangıçta kendisiyle arkadaşlık yapan ve ilham aldığı dönemin önde gelen ressamları, van Gogh'un 'dengesiz' davranışları nedeniyle yavaş yavaş ondan uzaklaşır. Evlerinde ziyaret ettiği kişiler artık ona kapılarını açmaz olur. Ve Theo'nun evinde düzenlenen sanat temalı akşam yemeklerine ünlü ressamlar daha az gelmeye başlar. Zaten çatal bıçaklı sofra adabına da van Gogh fazla 'köylü' kalır. Şehirde boğuluyordur. Kırları özler. Çevresinde kimse kalmamıştır. Ama hiç değilse onun Theo'su vardır. Arles'daki güneşli günler 1888-1890 Paris'in kalabalık sokaklarından ve durmadan sorunlar yaşadığı sosyal çevresinden van Gogh, 1888 yılında kaçar. Ve "doğaya daha parlak bir gökyüzünün altından bakabileceği" bir yere, Fransa'nın güneyindeki güneşli ve sakin Arles'a taşınır. Arles'da doğanın renkleri oldukça canlıdır. Ve kasaba ayçiçeği tarlalarıyla çevrilidir. Güneyin parlak ışığı ve canlı renkleri ressamın tuvaline yansır. Ve van Gogh canlı tonlarda el artırır. Fırça darbeleri de artık daha karakteristiktir. Daha kısa, daha belirgin ve karşıt yönlü… Resimleri lirikleşir. Ve tuvalindeki nesneler canlılık kazanır. Sanki her an hareket edeceklermiş gibi… Yıldızlı Gece ve İrisler'in de dahil olduğu 200'den fazla ikonik eseri van Gogh, güneşli Arles'da yaratır. Ve ikinci ayçiçekleri serisi olan Arles Ayçiçekleri'ni. Arles'a gelirken özlemini çektiği kır hayatının yanı sıra van Gogh'un bir hayali daha vardır. Orada, etkilendiği Japon ressamlarınki türünden bir sanat kolonisi kurmak. Başka ressamların da Arles'da kendine katılacağının hayalini kurarak van Gogh, meşhur Sarı Ev'i kiralar. Ve Paris'ten tanıdığı ve hayranı olduğu ressam Paul Gauguin'i hemen Sarı Ev'e davet eder. van Gogh'un 'tuhaf' davranışlarına Paris'ten aşina olan Gauguin başlangıçta Arles'a gitmek istemez. Fakat eserlerinin satılmasına yardımcı olduğu gibi oraya seyahat masraflarını da karşılamayı kabul eden Theo'yu kıramaz. Ve sonunda Arles'daki Sarı Ev'de van Gogh'a katılmaya razı olur. Sarı Ev, Vincent van Gogh, Eylül 1888 van Gogh çok mutlu ve heyecanlıdır. Paris'teyken ilk ayçiçekleri serisinden ikisine hayran kalan Gauguin'nın odasını süslemek için hemen işe koyulur. Yeni ayçiçekleri resimleri yapıyordur. Ve Arles Ayçiçeklerinin ilk dördünü Ağustos 1888'de tamamlar. Fakat Vincent, Gauguin'nin gelişinden beklediğini bulamaz. Gauguin, Arles'da sadece iki ay kalır. Evet, birlikte resim yaparlar. Ama ikili arasındaki ilişki kısa sürede gerilir. Sanatsal fikirlerindeki karşıtlık ve mizaçlarının uyumsuzluğu sürekli tartışmalarına neden olur. Sonunda Noel öncesindeki son şiddetli tartışmalarında van Gogh en ciddi sinirsel krizlerinden birini yaşar. Ve Gauguin Sarı Ev'i terk eder. Yalnız başına kalan van Gogh usturayı kaptığı gibi sol kulağını keser. Ayçiçeklerinin ressamı yine yalnız kalmıştır. Ve iddiaya göre kestikten sonra kulağını bir gazete kâğıdına sarıp, yakınlardaki bir geneleve gider. Ve "Bu sende kalsın" diyerek kulağını bir fahişeye hediye eder. Bu olay van Gogh'un kötüleşen akıl sağlığının ilk açık işaretidir. Ve hayattaki tek destekçisi Theo'nun nişanlanacağı haberinin hemen üstüne denk gelmesi belki de basit bir tesadüf değildir. van Gogh ertesi gün yatağında kanlar içinde bulunur. Ve zorla hastaneye kaldırılır. İki hafta sonra taburcu edilirken "Yakında güzel günler gelecek…" diye yazar Theo'ya. "Ve ben yeniden, çiçeklenen meyve bahçelerinin resmini yapacağım." Fakat o güzel günler gelmez. Ve akıl sağlığı her geçen gün daha da kötüye gider. Sinir nöbetleri sıklaşır. Davranışları daha da tuhaflaşmış olmalı ki o artık kasabanın 'Kızıl Çatlak'ıdır Le Fou Roux. Ama resim yapmayı hiç bırakmaz. Fırçasını acelesi varmış gibi hızlı hızlı vurarak, resimlerini çabuk çabuk bitirir. Önceki ayçiçeği resimlerini ufak tefek farklılıklarla yeniden üreterek sonunda yedi tabloluk Arles serisini bitirir. Arles Ayçiçekleri 1888-1889 1889'da tamamlanan Arles Ayçiçekleri'nde van Gogh ayçiçeklerini genellikle aynı ve sade bir vazonun içinde resmeder. Seride canlı renklerle boyanmış yedi farklı tablo vardır. Fakat genel düzenleri ve ayçiçeklerinin konumu genellikle aynıdır. Vazonun kenarından dışa doğru basamaklanan ayçiçekleri, ayçiçeği tarlalarının hep bir yöne bakan disiplinli ayçiçeklerine benzemez. Her biri ayrı bir yöne bakar. Ve tıpkı ressamın birbirine çok yakın duran karşıt duyguları gibi hiçbiri birbirine benzemez. Her biri hayatlarının başka bir evresini yaşar. van Gogh'un ayçiçekleri, masanın üstündeki bir kafatası gibi simgesel nesnelerle ölümü hatırlatan resimleri akla getirir. Ölmeye uzak, ölmekte olan ve ölü çiçekler aynı vazonun içinde bir aradadır. Memento mori! "Zaten hiç unutmadım ki!" Arles Ayçiçekleri, çiçeklerin aranjmanı kadar renkleri bakımından da Paris koleksiyonundan farklılık gösterir. Ressamla en çok özdeşleşen resimlerdir. Fakat van Gogh yaşarken bu resimler hiç ilgi görmez ve içlerinden biri bile satılmaz. Bu resimleri yaparken dahi abisi halen Theo'nun maddi desteğine bağımlıdır. Eserlerinin kabul görmesi için ressam, ver-hayatını-al-ününü türünden bir anlaşma yapar gibi ancak ölümünü bekleyecektir. Ve ölümünden kısa bir süre sonra Arles Ayçiçekleri anlaşmaya uygun olarak küresel bir üne kavuşur ve sanat tarihinin ikonik eserleri arasına girer. Ve bu yedi resmin her biri beraberinde götürdüğü suskun hikâyesiyle dünyanın dört bir yanındaki müzelere dağılır. Kırsalın Çiçeği Ayçiçekleri Kısa süren ressamlık hayatında van Gogh ayçiçeklerini tekrar tekrar çizmiştir. Bu çiçeklere tutkundur. Özellikle de Paris'e taşındıktan sonra… Ama neden kendini bu çiçeklerle özdeşleştirecek kadar ayçiçeklerine düşkündür, bilinmez. Bir açıklama bunu van Gogh'un Paris'te tanıdığı ve hayranı olduğu Gauguin'a bağlar. Zira Gauguin, ilk Paris Ayçiçekleri serisindeki kesik başlı iki ayçiçeği tablosunu çok beğenmiştir. Ve onun tarafından beğenilmek van Gogh için unutulmaz bir başarıdır. Bu ilk başarı ressamın konu olarak ayçiçeklerine ilgisini pekiştirmiş olabilir. Öte yandan, Theo'ya ve kızkardeşine ayrı ayrı yazdığı mektuplardan da van Gogh'un ayçiçeklerine ilgisinin izleri sürülebilir. Ressamların kendilerine seçtikleri çiçeklerden örneklerle Theo'ya "Jeannin'in şakayıkları ve Quost'un gülhatmisi var" diyor. "Ama ayçiçekleri benimdir!" Bu sözlerden van Gogh'un ayçiçeklerini kendi sanatsal damgası olarak tahayyül ettiği anlaşılıyor. Ama yine de neden bu çiçekleri seçtiğini açıklamıyor. Son zamanlarında kız kardeşine yazdığı bir mektup van Gogh'un ayçiçekleri hakkında daha dokunaklı bir ipucu veriyor. Ressamın gözünde bu çiçekler kırsal çiçeklerdir. Ve Paris gibi büyük şehirlerin değil fakat Arles veya yine son mektuplarından özlediğini anladığımız Hollanda'daki küçük kasabası gibi kırların çiçekleri… Ayçiçekleriyle sanatsal ilişkisinin özellikle şehir hayatına uyum sağlayamadığı Paris'e taşındıktan sonra ortaya çıkmış olduğu düşünüldüğünde bu açıklama önem kazanır. Zira ayçiçekleri ressamın zihnindeki kır-kent geriliminde zamanla kırların bir simgesine dönüşmüş gibidir. Ve ona kırları ve kırlardaki eski evini hatırlatır. Güzel günler… Sinir krizi, sükûnet ve umutsuzluk döngüsüne hapsolan van Gogh'un sağlığı bir daha düzelmez. Ve 1889 yılında kendi isteğiyle Saint-Remy akıl hastanesine kaldırılır. Burada geçirdiği sürede kendini ne zaman iyi hissetse hemen yine hemen dışarı çıkıp yeni resimler yapar. İyileşme belirtileri gösterince birkaç ay sonra hastaneden taburcu edilir. Ve kesintisiz olarak Theo'yla yazışır. Theo'nun yakınlarda bir bebeği olmuştur. Theo'nun artık büyüyen bir ailesi vardır. "Yakında güzel günler gelecek Theo…" Ama o güzel günlerden önce, 27 Temmuz gelir. Ayçiçeklerinin Fransa'nın kırlarında en gösterişli olduğu bir zaman… van Gogh şövalesini ve boyalarını alıp, Auvers yakınlarında bir buğday tarlasına gider. Cebinde bir revolver. Şövalesini bir saman balyasına dayar. Ve revolveri göğsüne ateşler. Vincent van Gogh Ölürken, Dr Paul Gachet, 1890 van Gogh iki gün hayatta kalır. Theo, abisinin son sözlerinden birinin "Keşke böyle ölebilseydim…" olduğunu söyler. Ve dileğinin gerçekleştiğini... "Birkaç dakika içinde her şey bitti. Yeryüzünde bulamadığı huzuru bulmuştu." Arles'da küçücük bir oda. Ortasında bir tabut. Önünde katlanır bir tabure, şövale ve fırçalar. Çevresinde insanlar. Ellerinde ayçiçekleri. Tabutun içinde otuz yedi yaşında bir ressam. Hiç olmadığı kadar huzurlu… - Adam Gopnik, Van Gogh's Ear; The Christmas Eve that changed modern art, The New Yorker 4 January 2010 . - Alastair Sooke, Van Gogh's Sunflowers The unknown history, BBC Culture 21 January 2014. Alastair Sooke, Van Gogh and the decision that changed art history, BBC Culture 27 January 2015. - Colin Wiggins, Vincent van Gogh The colour and vitality of his works, National Gallery, London 11 March 2016. - Ephraim Rubenstein, The Letters of Vincent Van Gogh, ASL and Columbia University, New York 28 February 2019. - Five Things you Need to Know About van Gogh's Sunflowers, Van Gogh Museum, Amsterdam 1 August 2022. - Frances Spalding, How Van Gogh's Sunflowers came into bloom, The Guardian 17 January 2014. - Jonathan Jones, Vincent van Gogh myths, madness and a new way of painting, The Guardian 5 August 2016. - Katie Hanson, Van Gogh Paintings, Museum of Fine Arts, Boston, 28 December 2016. - Letter from Emile Bernard to Albert Aurier, Paris, 2 August 1890. - Lucrezia Walker, Van Gogh Sunflowers, Letters & Life, The National Gallery, London 14 July 2014 - Martin Bailey, The Sunflowers are Mine The Story of Van Gogh's Masterpiece, Frances Lincoln, September 2013. - The 'Sunflowers' Why? How? When? A conversation between Christopher Riopelle, Ella Hendriks, Senior and Ashok Roy, The National Gallery, London 26 July 2022. - Vincent van Gogh, Britannica, 25 July 2022. -Van Gogh Museum's collection, October 2021. Zeynep Yıldırım kimdir? Siyaset Bilimi Doktoru Zeynep Yıldırım, siyaset bilimi alanındaki doktorasını Türkiye’de yaşayan Suriyeli mültecilerin menşe ülkelerine geri dönüşü üzerine yaptığı tez çalışmasıyla 2019 yılında İstanbul Üniversitesi’nden aldı. 2018 yılından beri Londra’da yaşayan ve bağımsız araştırmacı olarak çalışan Dr. Yıldırım, Londra Göç Müzesi’nde gönüllü danışmanlık yapıyor. Duvar ve Birikim gazetelerinde yazıları bulunuyor. 2021 yılında başladığı T24’teki yazılarına devam ediyor ve yazılarında çoğunlukla göç etmenin ve göçmen olmanın insanlar üzerindeki etkisini sanat, edebiyat ve siyasetin iç içe geçtiği bir yaklaşımla değerlendiriyor. Çalışma alanları arasında gönüllü ve zorunlu göçler, göçmen ve mülteci deneyimleri, mülteci politikaları, siyaset teorisi, kimlik ve kültürel çeşitlilik, popüler kültür ve siyaset ilişkisi ile politik sanat bulunuyor. Hindistan da çok ünlü bir ressam varmış. Herkes bu ressamın yaptıklarını kusursuz kabul edecek kadar beğenirmiş ve onu Renklerin Ustası’ anlamına gelen Ranga Çeleri olarak tanısa da; kısaca Ranga Guru derlermiş. Onun yetiştirdiği bir ressam olan Raciçi ise artık eğitimini tamamlamış ve son resmini yaparak Ranga Guru’ya götürmüş ve ondan resmini değerlendirmesini istemiş. Ranga Guru ise; – Sen artık ressam sayılırsın Raciçi. Artık senin resmini halk değerlendirecek, diyerek resmi şehrin en kalabalık meydanına götürmesini ve en görünen yerine koymasını istemiş. Yanına da kırmızı bir kalem koyarak halktan beğenmedikleri yerlere çarpı koymalarını rica eden bir yazı bırakmasını istemiş. Raciçi denileni yapmış ve birkaç gün sonra resme bakmaya gittiğinde görmüş ki, tüm resim çarpılar içinde ve neredeyse görünmüyor. Çok üzülmüş tabi. Emeğini ve yüreğini koyarak yaptığı tablo kırmızıdan bir duvar sanki. Alıp resmi götürmüş Ranga Guru’ya ve ne kadar üzgün olduğunu belirtmiş. Ranga Guru üzülmemesini ve yeniden resme devam etmesini önermiş. Raciçi yeniden yapmış resmi ve gene Ranga Guru’ya götürmüş. Tekrar şehrin en kalabalık meydanına bırakmasını istemiş Ranga Guru. Ama bu defa yanına bir palet dolusu çeşitli renklerde yağlı boya, birkaç fırça ile birlikte… Ve yanına insanlardan beğenmedikleri yerleri düzeltmesini rica eden bir yazı ile birlikte bırakmasını istemiş. Raciçi denileni yapmış. Birkaç gün sonra gittiği meydanda görmüş ki resmine hiç dokunulmamış, fırçalar da, boyalar da kullanılmamış. Çok sevinmiş ve koşarak Ranga Guru’ya gitmiş ve resme dokunulmadığını anlatmış. Ranga Guru ise; Sevgili Raciçi, sen birinci konumda insanlara fırsat verildiğinde ne kadar acımasız bir eleştiri sağanağı ile karşılaşabileceğini gördün. Hayatında resim yapmamış insanlar dahi gelip senin resmini karaladı. Oysa ikinci konumda onlardan hatalarını düzeltmelerini istedin, yapıcı olmalarını istedin. Yapıcı olmak eğitim gerektirir. Hiç kimse bilmediği bir konuyu düzeltmeye kalkmadı, cesaret edemedi. Sevgili Raciçi, mesleğinde usta olman yetmez, bilge de olmalısın. Emeğinin karşılığını ne yaptığından haberi olmayan insanlardan alamazsın. Onlara göre senin emeğinin hiç bir değeri yoktur. Sakın emeğini bilmeyenlere sunma ve asla bilmeyenle tartışma.

ünlü bir ressamın kolay resmi