Dilenci hikayesi deyince başka bir hikaye aklıma geldi. Rus yazar Turgenyev ’in başından geçen dilenci hikayesi de müthiştir; Turgenyev soğuk bir akşamüstü evine doğru giderken yolda Başmikrop, has gavad. Dilenci götveren. Bunun öğütleri ile yetişen bir nesilden hayır gelir mi? Herkesin gördüğü gibi gelmez ve gelmiyor da. Türklerin zombilere evrilmesindeki en büyük etken virüsleri baş tacı yapmalarının neticesinde gerçekleşir. Bu tür virüsleri tekmelemek, itmek ve kafasını postalla ezmek lazımdır. LâtifŞah hikâyesi bir aşk ve kahramanlık hikâyesidir. Formel, sayı ve renk motifleri, beldeler, mekânlar ve şahıs kadrosu bakımından çok zengin özellikler taşımaktadır. Bu hususları, geniş olarak başka bir çalışmada değerlendirmeyi düşünmekteyiz. Şimdilik burada hikâye metnini vermekle yetiniyoruz. Bunun üzerine öküzü kesen αdαm, rαbbine yönelerek niyαzdα bulundu, ”Yα Rαbbi! O duαyı, gönlüme veren sensin. Bu αdαm kör dilenci diyerek bαnα hαkαret eder. Hαlbuki ben kullαrındαn değil, sαdece Senden istedim. Yα Rαbbi, her şey senin lütfunlα kolαylαşır. Yα Rαbbi, beni rezil etme” dedi. KİTAP ÖZETİ. POLLYANNA. Pollyanna, sap sarı saçları gülümseyen yüzü ile etrafa neşe saçan on bir yaşında küçük bir kızdır.ancak küçük yaşta polyananın annesi ve babası ölür ve bir başına kalır. Bir müddet yardımsevenler derneğinin himayesinde yaşar. Sonra da, çok zengin olan teyzesi onu yanına almayı kabul eder. Vay Tiền Nhanh. Kör Dilenci Kör bir dilenci vardı. Şöyle derdi - Ey ahali, bana acıyın, bende iki körlük var. O halde bana iki kat yardım edin. Halktan birisi - Bir körlüğünü görüyoruz. Öbürü nedir, göster, dedi. - Sesim çirkin, avazım kötü. Körlük ve ses çirkinliği iki kat kör­lüktür. Sesim yüzünden halkın bana acıması azalıyor. Kötü sesim nereye varırsa bana karşı öfke ve kin meydana getiriyor. Bu iki kör­lüğe siz de iki kat acıyın. Böyle hiçbir yere sığmayan kişiyi siz de gönlünüze sığdırın, hoş görün. Bu sızlanma yüzünden halkın hepsi ona acımaya başladı. Sırrını söyleyince gönlünün güzel sesi, sesinin çirkinliğini örttü. Böyle birisinin gönül sesi de çirkin olursa, bu üç kat körlüktür. Mevlana'dan Hikayeler Blog Bu blogdaki popüler yayınlar Mevlana'dan Öğütler ve Nasihatler Dert nerede ise deva oraya nerede ise nimet oraya gider. Soru nerede ise cevap oraya verilir. Gemi nerede ise su ara, susuzluğu elde et de sular alttan da yerden de fışkırmaya başlasın. *** Kötü bir işe düşünce ibret al, üzüntüye düşme. Fayda ve zarar zamanında da gülmeye bak. Gülün yapraklarını tek tek koparsan da sana gülümser o. Bir dikenden niye gama düşersin? Diken olmasa gül olur mu? *** Nice güzel sözlüler var ki susmaktadırlar. Nice tatlı özlüler var ki; ekşi yüzlüdür. Mezarlığa var da bir bak; ne hatipler var ki susmuşlar, ne can yakan güzeller var ki, ekşimişler, toprak olmuşlar. *** Şehzade gerçek aşkı nasıl buldu? Eski zamanlarda bir padişahın yiğit mi yiğit bir oğlu vardı. Bu genç şehzade hem iyi silah kullanır, ahlâkıyla ve güzelliğiyle bilinirdi. Bir gece padişah, ülkesini kendisinden sonra yönetecek olan oğlunun rüyasında öldüğünü görür. Bütün dünya gözüne önemsiz bir çöp yığını gibi gelir. Üzülmeye ve kederlenmeye başlar. Yüreği o kadar sıkılır ki, yaşamaktan bıkmıştır artık. Fakat bu bir rüya demiştik ya, uykusundan uyanır. Aklı başına geldikten sonra sevinir. O kadar ki hayatında hiçbir şeye bu kadar sevinmemiştir. Üzüntüden ölecek hale gelen ve artık ölmek isteyen padişah, bu sefer de sevincinden ölecek hale gelir. Gördüğü rüyanın etkisiyle, soyu sopu devam etsin diye oğlunu evlendirmeye karar verir ve -Eğer oğlum rüyamda gördüğüm gibi ölürse, torunum babasından sonra onun yerine geçer, der. Başımıza ne geliyorsa... Bir zamanlar bir âşık yaşarmış. Sözünde durur, yeminini tutarmış. Yıllar boyu bir sevgiliye gönül vermiş, ona kavuşabilmek için beklemiş, padişahına kul köle olmuştu. Arayan sonunda bulurmuş. Çünkü sabrın sonu selametmiş. Günlerden bir gün sevgilisi ona -Bu gece gel. Sana güzel yemekler, tatlılar yaptım. Filan yerde gece yarısına kadar bekle. Sen aramadan, ben gelirim. Gözleri görmeyen bir adam evinin geçimini sağlayabilmek için çalışmak buna gerek olmadığını söylesede o kimseye muhtaç olmadan yaşamak istediğini söyler. Elinde küçük bir tezgah içinde kırtasiye malzemeleri ile bir durağın yanına gün aynı yere gidip gelmeye çok iyidir ve bayağı bir işe yaradığını hissetmektedir,bundan çok müddet sonra yanına bir dilenci gelir ve dilenmeye durum kör satıcının hiç hoşuna hiç bir şey söylemez,insanların sırtından geçinmesine sinir bu halinde çalışmaktadır,oysa o önüne gelene el açıp bunu hazmedemez çok kızar ama belli etmez. Daha sonra durağı ordan adamın işleri yavaşlar artık yinede yüksünmez işine devam gün bir adam gelir ve okul müdürü olduğunu gün daha sonraki günler bir çok defa kör satıcıdan alışveriş bir müddet sonra ortadan kaybolur. Kör satıcının işleri büsbütün bozulur,o arada artık dilencininde gelmediğini fark eder için,için sevinir etrafındaki esnafa ondan kurtulduğuna sevindiğini söyler. Bu arada inşaat halindeki bir evin bodrumunda bir ceset donmuş olarak bulunduğu yerde bir yığın defter,kalem kırtasiye malzemesi buna bir anlam veremezler. Kör satıcı yine bir gün esnafa dilenciden kurtulduğunu ondan nefret ettiğini söyler ve sorar siz görüyormusunuz o asalağı? Esnafın söylediği sözlerle yıkılır yerin dibine girdiğini hisseder. O asalak dediği dilenci ve kendini okul müdürü diye tanıtan elindeki kırtasiye malzemelerini alan dilenciden başkası bu defterler onun ölüsünün etrafında bulunmuştur. Adam duyduklarından sonra tezgahını toplar ve o günden sonra bir daha onu hiç kimse görmez...

kör adam ve dilenci hikayesi