Hiçbir şey yapmama isteğim. Selamlar, 19 yaşındayım ve 3 aydır canım hiç bir şey yapmak istemiyor sadece uyumak istiyorum. Yediğim yemekten bile zevk almıyorum sadece karnımı doyurmak için yemek yiyorum. En sevdiğim arkadaşlarımla buluşmak dahi istemiyorum en kötüsü ise hiç geçeceğini düşünmüyorum, sanki sonsuza dek Seni kaybetmek istemiyorum, sana ait olmak istiyorum. “Seni kaybetmek istemiyorum.”. Arkasında çok fazla anlam olan belirsiz bir ifade. Sadece 3 kelime gibi görünüyor. Ama bu üç kelime her şeyi somutlaştırıyor. Şu anda hissettiklerimi, sana baktığımda hissettiklerimi somutlaştırıyorlar. Hayatımda olmanı istiyorum demek 日本語のbir şey"はどうですか?トルコ語-日本語辞書Glosbeの"bir şey"の翻訳を確認してください: 何か, 何やら。例文:Sıkı bir şekilde konuşulursa, o bundan hiç hoşlanmadı ama bir şey söylemedi. Xper4. evet,hiçbir şey yapmak istemiyorum. hep üzerimde bir ağırlık var. yıllardır uyuşuk bir haldeyim. sürekli yorgunum ve bunlardan kurtulmak zorundayım. yapacak o kadar çok işim var ama hiç birini yapamıyorum. önceden çok stresli olduğumdan işlerimi yetiştiremediğimi En güzel yaşlarımı geçirmem gerekirken son 3 Vakit bulamıyorum hiç bir şeye,aynı zamanda hiç bir şey de yapmak istemiyorum. Bütün işlerimi ertesi güne erteliyorum.. Örneğin aşağıda resimleri bulunan sevimli şeyleri alalı çok uzun zaman oldu fakat aldığım günden beri odamda bekliyorlar fotoğraflanmak için. Vay Tiền Nhanh. West Hollywood’da gitmekten hiç hoşlanmadığım The Abbey diye bir var, gerçi bardan çok Erdek’te falan olabilecek bir aile çay bahçesine benziyor. Ama yolum bir şekilde düşüyor, illaki uğruyorum. Bundan birkaç sene önce bir arkadaşımla The Abbey’den harika bir televizyon dizisi çıkartabileceğimizi konuşmuştuk. Central Perk’ten Monk’s’a hemen her sitcom’da kahramanların müdavimi olduğu ve her bölümde buluştukları bir mekan vardır ya, bizim hayali dizimizde de dört ana karakter The Abbey’de buluşacaktı. Çünkü yazmak istediğimiz dizideki karakterlerin demodeliğine burası tam oturacaktı. Dizimizin adı “Older Men” olsun istedik. Özelikle “old” değil, “older.” Biraz daha yaşlı adamlar manasında, kastettiğimiz de 40-50 yaş grubu eşcinsel erkekler. Bu yaş grubu bugüne kadar dokunulmamış ama epey malzeme barındıran bir demografik. 50 yaşın gay’ler için ölüm fermanı olduğundan başlayabiliriz. Tabii bu demografikle dalga geçmek de tam bir gay klişesi ve belli ki tek düşünen de biz değilmişiz. Netflix’teki “Uncoupled” adeta bizim fikrimizi çalmış, diyeceğim. Ama biz de fikri “Sex and the City”den çalmıştık zaten. TANIDIK TİPLER Bizim dizinin dört ana karakterinin prototipi hazırdı Saf, kurnaz, sürtük ve gergin. “Golden Girls” ve “Sex and the City”de aslında eşcinsel erkek olan ama kadınların oynadığı karakterleri West Hollywood’da bir barda takılan yaşı biraz geçmiş dört erkeğe uyarlayacaktık. Biraz karışık mı oldu? Biraz açmaya çalışayım. Amerika’nın en ünlü yapımcılarından Darren Star eşcinsel bir erkek ama bugüne kadar gay temalı bir dizi yapmadı; 90’ların başından itibaren girdiği televizyonda iklim buna uygun değildi zaten. “Sex and the City”i uyarlayan Star da gay kültürünü, esprileri kadın oyunculara oynattı. Çoğunluk bu diziyi dört kadının hikayesi olarak izledi, ama 1998’de ilk bölüm yayınlandığından beri gay izleyici gerçeğin farkındaydı. Dizinin ilk üç sezonunda yazar odasında kadın bile yoktu. Dizinin kadınlar kadar gay erkekler arasında da çok fazla hayranının olmasının bir nedeni bu. O gördüklerimiz stereotip gaylerdi aslında. Star ilk kez bir kuşağa damga vuran “Melrose Place”te açık eşcinsel bir karakter kullandı ama bugüne kadar tamamı eşcinsel erkekler üzerine bir dizi yapmadı. “Uncoupled” kendisi açıdan bir ilk; elindeki “Sex and the City” formülünü aynen televizyonun ilk gay dizisi değil; “Queer As Folk”tan “Looking”e epey iddialı örnekler var. Bu dizilerin odak noktası ise genç eşcinsel erkeklerdi. Ana karakterlerin hepsi birbirinden güzel ve gençti. Sanki eşcinseller hiç yaşlanmaz gibi bir ezberleri vardı adeta. Bugüne kadar televizyon ya da sinemada belli bir yaşın üzerindeki eşcinsel karakterler hep komedi unsuru olarak kullanıldı, çünkü eşcinseller de kendi aralarında biraz yaşlanana böyle davrandı. “Uncoupled” tam da bir çiftin yarısının 50. yaş doğum gününde ayrılmasıyla başlıyor. 17 senedir başka hiç kimseyle birlikte olmamış terk edilen sevgili rolündeki Neil Patrick Harris de böylece yeniden piyasaya çıkmak zorunda kalıyor. Daha fazlasını anlatmak isterdim ama sekiz bölümü izleyip bitirmeme rağmen aklımda pek ayrıntı kalmadı. Harris’in oynadığı karakter emlakçı, zengin bir kadının evini satmaya çalışıyor, kimi uygulamalardan sevgili buluyor, birkaç kişiye birlikte oluyor… O kadarını takip ettim. Sonra çok sıkıldım ve “Uncoupled” fonda akarken bulaşık yıkamak ya da evi toplamak daha ilginç geldi. Eğlendim mi, hoşuma gitti mi onu bile söylemem. İzlemiş olmak için izledim daha çok. 50 YAŞ DERTLERİ Hayat da bir aşamadan sonra tekdüze ilerliyor, monotonlaşıyor, rengini, çekiciliğini kaybediyor. Dışarıdan çok şaşalı gözüken güzel eşcinsel erkeklerin hayatı bile. LGBT+ hareketinin mücadelesi sayesinde eşcinsellik yeraltından çıktıkça ana akıma dair dertlerle de boğuşmak zorunda kalıyor. Daha eşcinsel evliliği dünyada yeni bir kavram, ama şimdiden eşcinsel boşanması konuşuluyor mesela. “Uncoupled”da da ayrılan çiftin arasında ortak satın aldıkları evi nasıl paylaşacaklarına dair bir gerilim var. Öncü dizilerden “Queer As Folk” eşcinselliği bitmek bilmeyen bir parti olarak göstermişti. Herkes genç, güzel, iyi giyimli, zengin, zinde, başarılıydı. Ve hiç durmadan sevişiyorlardı. Yaygın eşcinsel inanışına göre heteroseksüellik sıkıcı, bu taraf daha çekiciydi. Bu elbette bir gay fantezisi, pek çoğumuzun inanmak istediği bir masaldı. “Uncoupled” tam tersi; 50’li yaşlarında ayrılan heteroseksüel bir çift nasıl yaşarsa eşcinsel muadillerinin de hayata dair dertlerinin farklı olmadığını gösteriyor. Acaba dizi kasten mi sıkıcı olmayı seçti; eşcinselleri inandıkları masaldan uyandırıp partinin bir gün biteceğini hatırlatarak. Hayatın akışı pek çoğumuz için belli bir noktadan sonra ilginçliğini kaybediyor ne de olsa. Ama bu kadar okuma yapmak bile “Uncoupled” için fazla. İzlenip unutulacak sonuçta. Sadece Türkiye özelinde topluma bir faydası olabilir belki. Netflix’e özendiriyor diye savaş açalar bu diziyi izlesin, izletsin. Özenen varsa sekiz bölümü bitirdikten sonra vazgeçer. isteksizligin* uc noktasi. kisinin yasama sevincinin yitip gitmesi; bir nevi hissizlik... bos bos oturmak, aval aval bakmak, dalip dalip gitmek butunu... içine bir girildi mi bir daha çıkılamayan ruh hali... 2 aydır içindeyim ordan biliyorum; kanepeme yapıştım billahi.bkz bezmek gerçi bu bir anlam karmaşası içinde olma ihtimali olan bir cumledir. hiçbir şey yapmak istemeyen herşeyi yapmak isteyen olur. doğrusu ama kullanılmayanı "herşeyi yapmak istemiyorum" ya da absürd olarak "hiçbir şey yapmak istiyorum". içinde olduğun durumda sabit kalma isteği. yataktaysan bütün gün yatakta kalırsın... yapmak istediğin bu da değildir belki ama ordasındır işte. olasi bir sinav, vize, final sonrasi yasanan durum daha dogrusu hicbir sey yapmak istemek olmasi gereken eylem yaşadığım şehrin korkutucu derecede, tabu devirenliği meslek haline getirmiş insanlarla doluşmuş olması veya çok fazla karşıt görüşü bir arada bulundurmaya çalışan sentezin bir parçası olmam nedeni ile benim de bunlardan birine dönüşmem sonucu kapıldığım his. bu şehirde* bu devirde* bulunduğum sürece, ne şehri ne de devri suçlamadan kurtulma şansın olmayan önceki genlerin yüklerini taşır insan, ağır gelir bazen bırakmak ister o insan, sebebi basittir evrende ki bütün parçacıklar gibi o da minimum enerji prensibine ihtiyaç duyar. devingenliğin yok olduğunu zannettiğimiz anlardan biridir bu, ağlasan da geçmez ağlamasan da... bir özlük hakkı. sonuna kadar istemeyeniz! sevgiliyle kavga etme, ayrılma noktasına gelinmesinin ardından hissedilen duygu. bide o gün telefon bekleniyosa artı kdv. ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri takip etmek için giriş yapmalısın. Türkçe Arapça Almanca İngilizce İspanyolca Fransızca İbranice İtalyanca Japonca Flemenkçe Lehçe Portekizce Rumence Rusça İsveççe Türkçe ukraynaca Çince İtalyanca Eş anlamlılar Arapça Almanca İngilizce İspanyolca Fransızca İbranice İtalyanca Japonca Flemenkçe Lehçe Portekizce Rumence Rusça İsveççe Türkçe ukraynaca Çince ukraynaca Bu örnekler aramanıza bağlı olarak kaba sözcükler içerebilir. Bu örnekler aramanıza bağlı olarak günlük dilden sözcükler içerebilir. "bir şey yapmak istemiyorum" metninin İtalyanca çevirisi non voglio fare niente non voglio fare nulla non voglio avere niente Annemi incitecek bir şey yapmak istemiyorum. Sen ve Seeley arasındaki arkadaşlığı bozacak bir şey yapmak istemiyorum. Arkadaşlığımızı riske atacak bir şey yapmak istemiyorum. Beraber başlamak üzere olduğumuz bu yeni hayatı tehlikeye atacak bir şey yapmak istemiyorum. È solo che non voglio fare nulla per mettere a rischio... questa nuova vita che stiamo per cominciare insieme. Aptalca bir şey yapmak istemiyorum ondan. Gloria ile bir şey yapmak istemiyorum. Ben birine zarar verecek bir şey yapmak istemiyorum. AMBAR 3 HAZİRAN 2020 Daha iyi hissetmek için bir şey yapmak istemiyorum çünkü sonuçta... kötü hissetmeme yol açacak 70. Sean ile aramızdaki durum kesinleşinceye kadar bir şey yapmak istemiyorum. Non voglio fare nulla finché non sarò sicura... di come stanno le cose fra me e Sean. Bir şey yapmak istemiyorum. Janet'i tehlikeye atacak bir şey yapmak istemiyorum. Saygısızlık sayılabilecek bir şey yapmak istemiyorum. E non voglio che si mostri la minima mancanza di rispetto. Aslında... Böyle bir şey yapmak istemiyorum. Sadece tek bir şey yapmak istemiyorum. Sizi görmek dışında bir şey yapmak istemiyorum. Ben sadece şu anda güzellikle ilgili bir şey yapmak istemiyorum. Farklı bir şey yapmak istemiyorum, korktuğumuzu sanabilirler. Ve ben de ona hiç bir şey yapmak istemiyorum. Seninle bir şey yapmak istemiyorum, Blair. Ama ben pişman olacağım bir şey yapmak istemiyorum. Bu anlam için sonuç bulunamadı. Sonuçlar 69. Birebir 69. Geçen süre 69 ms. Kategori Genel Uzun bir süredir hiçbir şey yapmak istemiyorum kara deliğinde sürünürken bugün fark ettiğim bir şeyden bahsetmek istiyorum. Öncelikle bu hiçbir şey yapmak istemiyorum modumun depresyon olduğunu düşünürken şu an yaşadığım şeyin tembellik olduğunu düşünmekle beraber depresyonun ciddi bir şey olduğunun da farkına vardım. Şimdi söyleyeceklerim gerçek bir depresyon yaşayan bir insan için belki de boş laf bulutu olacak olsa da, benim gibi karadeliğe girmiş ve çıkmasına yardım edebileceğim insanlara dokunmak çok isterim. Hiçbir şey yapmak istemiyorum batağı aslında bende çok sık görülen bir şey. Son iki üç yazdır net olarak gözlemlediğim ve yine kısa tatillerde de. Okul zamanlarında da ara ara beni yoklayan ve tüm planlarımı altüst eden bir ruh hali. O yüzden buna kesin bir çözüm bulmam gerektiğine karar verdim. Hem bu durumu sık yaşayanlar bilir, insan öyle bir yere geliyor ki bazen kendinden bıkıyor. Bu sürecin, ruh halinin bende düzenli olarak tekrar etmesinin sebeplerini anlamak için düşündüğüm zaman aynı zamanda benim sonucunda tembel bir insan olduğumu anlamamı sağlayan şeyleri fark ettim. Beni etkileyen şeylerin başında ailevi ve çevresel yaşadığım olumsuzluklar geliyordu. Buna ek olarak gelecek kaygısı, özellikle tatile aşırı ve gerçeklikten uzak beklentiyle girip hayal kırıklığına uğramak kesinlikle modumu düşüren şeyler kabul etmek gerekirse. Bu hiçbir şey yapmak istemiyorum kara deliğine sürükleyen ciddi sebepler. Aslında sizinde bu ruh halini benimsemenizin de sepeleri arasında belki bunlar veya bunlardan daha fazlası var. Bunun sonucunda size bunlara üzülmenin anlamsız olduğunu asla söyleyemem. Tabiki insanın canı bazen bir şey yapmak istemez. Bu konuda asla sorun ki sorun bu sürecin, ruh halinin kişi tarafından uzatılması, kara deliğe çekilmesidir. Üzüntüyü hayatımızda gerektiği kadar tutup sonrasında bırakmalıyız. Ama çoğumuz bu ruh halini hüzünlü şarkılar, filmler, kendi kabuğuna çekilmek veya hüzünlü şeyler paylaşmak ile taçlandırıyoruz. Bugünde farkına vardığım şey ise buydu. Üzüntüyü veya bu hiçbir şey yapmak istememe tutumunu hayatımızda gerektiğinden çok tutmamak. Eğer gerektiğinen fazla tutup, süreci haftalara aylara yayıyorsak bu durum ciddi bir depresyon dışında tek bir şeyi gösterir Tembel olduğumuzu. Çözümse ilk olarak bunu kabul kendimizi dış dünyadan soyutlamak, günü dizi film izleyerek ve kötü beslenerek geçirmek, vakit öldürmek ve tüm sorumluluklara rağmen sadece pandacılık oynamak dışarıdan bakıldığında epey kolay ve eğlenceli bir kaçış gibi duruyor. Şunu unutmamak gerek ki tembellik, tembellik doğuruyor. Bunu fark ettikten sonra aslında yapmanız gereken gerçek hayata adapte olmak. Size harika planlar tasarlayın ve bunları uygulayın, aniden harikalar yaratan ve çok çalışın diyemem. Çünkü bu durum sizi korkutup ve sıkıp yeni bir karadeliğe davetiye çıkarabilir. Tavsiyem ise o hep listenizin başında olan ama ertelediğiniz plan için kendinize üç dört günlük veya bir haftalık bir kamp planlamak olabilir. Bu benim için, İngilizce çalışma temposuna geri dönmek adına İngilizce kampı ve yanında biraz da olsa şu an olduğu gibi blog yazma seçeneği olabilir. Sizi neyin mutlu ettiğini düşünüyorsanız veya şu an ertelediğiniz herhangi bir sorumluluğunuz bu kampın konusu olabilir. Bu dediğim şeyleri bir gaz olarak düşünmeniz, okuduklarınızın etkisinin kolayca geçmesine neden olabilir. O yüzden bunu hayatınızda sık karşılaştığınız bir sorunun çözümü olarak kabul edebilirsiniz ve bu süreci her yaşadığınızda kendinize önceden yaptıklarınızı ve okuduklarınızı hatırlatabilirsiniz. Umarım bu yazıyı okuduğunuzda bir şeyleri kabul etmiş ve bir şeyler için harekete geçme isteği dolmuş olursunuz. Bu konu hakkında yorumlarınızı bekliyorum. Kaynak Bir de Benden Dinleyin Blogu Eeeh sende sıktın artık dedirten durumdur. Ne telefon, ne bilgisayar, ne tv, ne kitap, ne ders, ne iş, ne de uyumak... hiçbiri ilgimi çekmiyor. Çıvdıvıcam /

hiç bir şey yapmak istemiyorum