Tevhîdinbüyüklüğü, şirkin zıddı olmasından ileri gelir. Allah'ın en sevmediği şey kendisine şirk koşulmasıdır. Tevhîd, şirki izâle etdiği için Allah katında en makbûl iş de O'nu tevhîd etmekdir. İslâm'ın beş rüknü vardır, biri de tevhîddir. Tevhîd yoksa diğer rükünler hükümsüz kalır.
Oruçile ilgili Hadisler. Ebu Hüreyre’den nakledildiğine göre, Resulullah ( sallallahu aleyhi ve sellem ) şöyle buyurmuştur; “ Oruç bir kalkandır. Oruçlu, saygısızlık yapmasın, kötü konuşmasın. Eğer biri kendisiyle dönüşmeye kakışırsa, iki defa “ ben oruçluyum “ desin. Enes ( b.
Tanrıdar zamanlarında kulunun imdadına yetişir. *** Allah kulunu kısmeti ile yaratır. bu dünyada herkesin dar veya geniş, bir geçim yolu vardır. *** Allah sabırlı kulunu sever. Tanrı sabırlı kulunu sevdiği için sabırlı olmaya daha çok dikkat etmeliyiz. *** Allah sağ gözü (eli) sol göze (ele) muhtaç etmesin.
TevbeVaazı Ayet ve hadis metinleri ile düzenlendi. Tevbenin tanımı, Tevbenin mahiyeti, yeri zamanı gibi konular bu vaazda toplandı. Allah’ın affetmeyeceği bir günah ve günahının büyüklüğü sebebiyle tevbe kapısı yüzüne kapanacak bir günahkâr yoktur. Zira Allah’ın af ve mağfireti çok geniş ve büyüktür
NAMAZİLE İLGİLİ AYETLER. *Bakara Suresi, 3. ayet: Onlar, gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler. *Bakara Suresi, 43. ayet: Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin ve rüku edenlerle birlikte siz de rüku edin. *Bakara Suresi, 45. ayet: Sabır ve namazla yardım dileyin.
Vay Tiền Nhanh. Güzel Kurani kerimimizde geçen dünya ile ilgili ayetler. Kuranda geçen dünya ile ilgili ayetler tarafmizca seçilip otomatik listelenmekte. Kuranda dünya ile alakali tahmini 104 ayet geçiyor 285 - Sonra sizler öyle kimselersiniz ki, kendilerinizi öldürüyorsunuz ve sizden olan bir grubu diyarlarından çıkarıyorsunuz, onlar aleyhinde kötülük ve düşmanlık güdüyor ve bu konuda birleşip birbirinize arka çıkıyorsunuz, şayet size esir olarak gelirlerse fidyeleşmeye kalkıyorsunuz. Halbuki yurtlarından çıkarılmaları size haram kılınmış idi. Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Şu halde içinizden böyle yapanlar, netice olarak dünya hayatında perişanlıktan başka ne kazanırlar, kıyamet gününde de en şiddetli azaba uğratılırlar. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir. 286 - Bunlar ahireti, dünya hayatına satmış kimselerdir. Onun için bunlardan azap hafifletilmez ve kendilerine bir yerden yardım da gelmez. 2114 - Allah'ın mescitlerini, içlerinde Allah'ın isminin anılmasından meneden ve onların harap olmalarına çalışan kimselerden daha zâlim kim olabilir! İşte bunlar, oralara korka korka girmekten başka birşey yapmazlar. Bunlara dünyada perişanlık, ahirette de büyük bir azap vardır. 2130 - İbrahim'in milletinden, kendine kıyan beyinsizden başka kim yüz çevirir? Biz onu dünyada seçkin birisi yaptık, hiç şüphesiz o, ahirette de iyilerden biridir. 2167 - Onlara uyanlar da şöyle demektedirler "Ah, bizim için dünyaya bir dönüş olsaydı da onların bizden uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsaydık!" İşte böylece Allah onlara bütün amellerini, üzerlerine yığılmış hasretler pişmanlık ve üzüntüler halinde gösterecektir. Onlar bu ateşten çıkacak değillerdir. 2200 - Nihayet hac ibadetlerinizi bitirdiğiniz zaman, önceleri babalarınızı andığınız gibi, hatta daha kuvvetli bir anışla Allah'ı anın. İnsanlardan kimisi "Ey Rabbimiz! Bize dünyada ver!" der. Onun için ahirette hiçbir kısmet yoktur. 2201 - Yine onlardan "Ey Rabbimiz! Bize dünyada bir güzellik ve ahirette de bir güzellik ver ve bizi ateş azabından koru!" diyenler vardır. 2204 - İnsanlardan kimi de vardır ki, dünya hayatı hakkındaki sözleri senin hoşuna gider ve o kalbindekine Allah'ı şahit tutar. Halbuki O, İslâm düşmanlarının en yamanıdır. 2212 - Dünya hayatı, inkar edenler için bezendi. Onlar, iman edenlerle eğleniyorlar. Halbuki takva sahibi olan o müminler, kıyamet günü onların üstündedir. Allah dilediğine hesapsız rızık verir. 2217 - Ey Muhammed! Sana haram aydan ve o ayda savaşmaktan soruyorlar. De ki O ayda savaşmak, büyük bir günahtır. Bununla beraber Allah yolundan alıkoymak, O'nu inkar etmek, insanları, Mescid-i Haram'dan menetmek ve halkını oradan çıkarmak, Allah yanında daha büyük bir günahtır ve fitne, öldürmekten daha büyük bir vebaldir. Onlar, güçleri yeterse, sizi dininizden döndürmek için sizinle savaşmaktan hiçbir zaman geri durmazlar. Sizden de her kim, dininden döner ve kâfir olarak can verirse artık onların bütün amelleri, dünyada ve ahirette boşa gitmiştir. İşte onlar, cehennemliklerdir. Onlar orada ebedi olarak kalacaklardır. 2220 - Dünya ve ahiret hakkında düşünürsünüz. Sana bir de yetimlerden soruyorlar. De ki Onlar hakkında yapacağınız bir ıslah, işlerine karışmamaktan daha hayırlıdır. Eğer onlara karışırsanız, onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah, bozguncuyla ıslah ediciyi bilir, birbirinden ayırd eder. Eğer Allah dileseydi, sizi zora koşardı. Şüphesiz ki Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. 314 - İnsanlara kadınlar, oğullar, yüklerle altın ve gümüş yığınları, salma atlar, davarlar, ekinler kabilinden aşırı sevgiyle bağlanılan şeyler çok süslü gösterilmiştir. Halbuki bunlar dünya hayatının geçici faydalarını sağlayan şeylerdir. Oysa varılacak yerin ebedî hayatın bütün güzellikleri Allah katındadır. 322 - İşte bunlar öyle kimselerdir ki, dünyada da ahirette de bütün yaptıkları boşa gitmiştir. Onların hiçbir yardımcıları da olmayacaktır. 345 - Melekler şöyle demişti "Ey Meryem! Allah sana kendisinden bir kelimeyi müjdeliyor ki, adı Meryem oğlu İsa Mesih'dir; dünyada da ahirette de itibarlı, aynı zamanda Allah'a çok yakınlardandır. 356 - "İnkâr edenlere gelince, onlara dünyada da, ahirette de şiddetli bir şekilde azab edeceğim, onların hiçbir yardımcıları da olmayacaktır". 3117 - Onların bu dünya hayatında harcadıklarının durumu, kendilerine zulmeden bir topluluğun ekinlerini vurup da mahveden kavurucu ve soğuk bir rüzgarın hali gibidir. Allah onlara zulmetmedi. Fakat kendileri, kendilerine zulmediyorlar. 3145 - Allah'ın izni olmadıkça hiçbir kimseye ölmek yoktur. Ölüm belirli bir süreye göre yazılmıştır. Kim dünya menfaatini dilerse, kendisine ondan veririz. Kim de ahiret sevabını isterse ona da ondan veririz. Biz şükredenleri mükafatlandıracağız. 3148 - Allah da onlara hem dünya nimetini, hem de ahiret sevabının güzelliğini verdi. Allah güzel davrananları sever. 3152 - Siz Allah'ın izni ile düşmanlarınızı öldürürken, Allah, size olan vaadini yerine getirmiştir. Allah size sevdiğiniz galibiyeti gösterdikten sonra zaafa düştünüz. Peygamber'in verdiği emir hakkında tartışmaya kalkıştınız ve isyan ettiniz. Kiminiz dünyayı istiyordu, kiminiz ahireti istiyordu. Sonra Allah sizi, denemek için onlardan geri çevirdi ve sizi bağışladı. Allah müminlere karşı çok lütufkârdır. 3185 - Her canlı ölümü tadacaktır. Kıyamet günü ecirleriniz size eksiksiz olarak verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konursa o, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı zevkten başka birşey değildir. 474 - O halde geçici dünya hayatını, ebedî ahiret hayatı karşılığında satacak olanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Her kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse, her iki durumda da biz ona yarın pek büyük bir mükafat vereceğiz. 477 - Kendilerine, "Ellerinizi savaştan çekin, namazı kılın, zekatı verin" denilenleri görmedin mi? Üzerlerine savaş yazılınca hemen içlerinden bir kısmı insanlardan, Allah'tan korkar gibi, hatta daha çok korkarlar ve "Rabbimiz! Niçin bize savaş yazdın? Ne olurdu bize azıcık bir müddet daha tanımış olsaydın da biraz daha yaşasaydık?" derler. Onlara de ki "Dünya zevki ne de olsa azdır, ahiret, Allah'a karşı gelmekten sakınan için daha hayırlıdır ve size kıl kadar haksızlık edilmez." 494 - Ey İman edenler! Allah yolunda cihada çıktığınız zaman, mümini kâfirden ayırmak için iyice araştırın. Size selam veren kimseye, dünya hayatının menfaatini gözeterek, "Sen mümin değilsin" demeyin. Allah katında çok ganimetler var. İslâm'a ilk önce girdiğiniz zaman siz de öyle idiniz. Sonra Allah size lutufta bulundu. Onun için iyice araştırın. Şüphesiz ki Allah, yaptıklarınızdan haberdardır. 4109 - Haydi siz dünya hayatında onları savunuverdiniz diyelim. Peki kıyamet gününde Allah'ın huzurunda onları kim savunacaktır? Yahut onlara kim vekil olacaktır? 4134 - Kim dünya nimetini isterse, bilsin ki dünya ve ahiret nimeti Allah katındadır. Allah her şeyi çok iyi işiten ve çok iyi görendir. 533 - Allah ve Resulüne karşı savaşan ve yeryüzünde fesat çıkarmaya çalışanların cezası, ancak öldürülmeleri veya asılmaları yahut ayak ve ellerinin çaprazlama kesilmesi, ya da yeryüzünde başka bir yere sürgün edilmeleridir. Bu, dünyada onlar için bir zillettir. Ahirette ise onlar için büyük bir azab vardır. 541 - Ey peygamber, ağızlarıyla "inandık" deyip, kalbleriyle inanmamış olanlardan ve yahudilerden küfürde yarış edenler seni üzmesin. Onlar yalana kulak verirler, sana gelmeyen diğer bir topluluğa kulak verirler, kelimeleri yerlerinden değiştirirler, "eğer size bu verilirse alın, bu verilmezse sakının" derler. Allah birini şaşırtmak isterse, sen onun için Allah'a karşı hiçbir şey yapamazsın. Onlar öyle kimselerdir ki, Allah, onların kalblerini temizlemek istememiştir. Onlar için dünyada rezillik var ve yine onlar için ahirette de büyük bir azab vardır. 629 - Dediler ki" Dünya hayatımızdan başka bir hayat yoktur, biz diriltilecek değiliz". 632 - Dünya hayatı, eğlence ve oyundan başka bir şey değildir. Ahiret yurdu ise, Allah'tan korkanlar için daha hayırlıdır. Aklınızı kullanmaz mısınız? 670 - Dinlerini bir oyun ve bir eğlence edinen ve kendilerini dünya hayatının aldattığı kimseleri bırak! Ve hiçbir kimsenin kazandığı şey yüzünden kendisini helake atmamasını, kendisi için Allah'tan başka hiç bir dost ve hiçbir şefaatçi bulunmadığını Kur'ân ile hatırlat. O, azaptan kurtulmak için bütün varını feda etse, kendisinden alınmaz. Onlar kazandıkları şey yüzünden helake uğratılmışlardır. Onlar için, inkâr ettiklerinden dolayı kaynar bir içecek ve can yakıcı bir azab vardır. 6130 - Allah "Ey cin ve insan topluluğu! İçinizden size âyetlerimi anlatan ve bugününüze kavuşacağınız hususunda sizi uyaran peygamberler gelmedi mi?" deyince onlar "Kendi aleyhimize şahidiz" derler. Dünya hayatı onları aldattı ve kendilerinin kâfir olduklarına şahitlik ettiler. 732 - De ki "Allah'ın kulları için çıkardığı zinetleri ve tertemiz rızıkları kim haram kılmış?" De ki "Bunlar, bu dünya hayatında inananlar içindir, kıyamet gününde de yalnız onlara mahsustur". İşte böylece biz âyetleri bilen bir topluluğa uzun uzun açıklıyoruz. 751 - Onlar ki, dinlerini bir eğlence ve oyun yerine koydular ve dünya hayatı kendilerini aldattı. Onlar, bugüne kavuşacaklarını nasıl unuttular ve âyetlerimizi nasıl inkâr ettilerse, biz de bugün onları öyle unuturuz. 7152 - Şüphesiz o buzağıyı tanrı edinenlere Rablerinden bir gazap, dünya hayatında iken de bir zillet erişecektir. İşte biz, iftiracıları böyle cezalandırırız. 7156 - "Ve bize hem bu dünyada bir iyilik yaz, hem de ahirette. Biz gerçekten de tevbe edip senin hidayetine döndük." Buyurdu ki, azabım var, onu dilediğime isabet ettiririm, rahmetim de vardır , o ise her şeyi kaplamış ve kuşatmıştır. Onu da özellikle korunanlara, zekatını verenlere ve âyetlerimize inananlara mahsus kılacağım. 867 - Hiçbir peygamberin, yeryüzünde ağır basmadıkça kesin zafere ulaşıp üstün gelmedikçe esirleri olması layık değildir. Siz dünya malını istersiniz, oysa Allah ahireti kazanmanızı murad eder. Allah azizdir, hakimdir. 938 - Ey iman edenler! Size ne oldu ki, "Allah yolunda cihada çıkın." denilince olduğunuz yere yığılıp kaldınız. Yoksa ahiretten vazgeçip dünya hayatına razı mı oldunuz? Fakat dünya hayatının zevki ahiretin yanında ancak pek az birşeydir. 955 - Onların malları da, evlatları da sakın seni imrendirmesin. Bu olsa olsa, Allah'ın onları dünya hayatında bu gibi şeylerle azaba uğratmasından ve canlarının kâfir olarak çıkmasını murat etmiş olmasından başka birşey değildir. 969 - Ey münafıklar! siz de tıpkı kendinizden öncekiler gibisiniz. Oysa onlar sizden daha güçlü, kuvvetli, mal ve evlatça sizden daha varlıklı idiler. Dünya nimetlerinden paylarına düşen kadar zevk sürdüler. Sizden öncekiler kısmetlerine düşen kadarıyla nasıl zevk sürmek istedilerse siz de onlar gibi kısmetinize düşen kadarıyla zevk sürmeye baktınız, siz de sizden önce batağa dalanlar gibi batağa daldınız. İşte bunların dünyada ve ahirette bütün amelleri heder olup gitti ve işte bunlar hep hüsran içinde kalanlardır. 974 - Onlar, kötü bir şey söylemedik, diyerek Allah'a yemin ederler. Onlar o küfür kelimesini kesinlikle söylediler. İslâm'a girdikten sonra yine kâfirlik ettiler. Ve o başaramadıkları cinayeti tasarladılar. Halbuki intikam almaları için Allah'ın, Resulü ile onları lütfundan zenginleştirmiş olmasından başka bir sebep yoktu. Eğer tevbe ederlerse haklarında hayırlı olur. Yok yanaşmazlarsa Allah onları dünyada da, ahirette de acıklı bir azaba uğratır. Yeryüzünde onları koruyacak veya onlara yardım edecek bir kimse de bulunmaz. 985 - Onların ne malları, ne de evlatları seni imrendirmesin. Allah, onları dünyada bunlarla cezalandırmayı ve canlarının kâfir olarak çıkmasını murad ediyor, başka değil. 107 - Bize kavuşmayı ummayanlar, dünya hayatına razı olup onunla tatmin bulanlar ve bizim âyetlerimizden gafil olanlar da vardır muhakkak. 1023 - Sonra Allah onları oradan kurtarır, kurtulur kurtulmaz yeryüzünde çeşitli taşkınlıklara başlarlar. Ey insanlar taşkınlığınız sırf kendi zararınızadır. Şu değersiz dünya hayatının bir süre tadını çıkarınız, sonra nasıl olsa dönüp bize geleceksiniz. Biz de bütün yaptıklarınızı tek tek size haber vereceğiz. 1024 - Dünya hayatının misali şöyledir Gökten indirdiğimiz su ile, insanların ve hayvanların yediği bitkiler birbirine karışmıştır. Nihayet yeryüzü süslerini takınıp süslendiği ve sahipleri kendilerini ona gücü yeter sandıkları bir sırada, geceleyin veya gündüzün, ona emrimiz gelivermiştir, ansızın ona öyle bir tırpan atıvermişiz de sanki bir gün önce orada hiçbir şenlik yokmuş gibi oluvermiştir. Düşünen bir kavim için âyetlerimizi işte böyle açıklarız. 1064 - Onlara dünya hayatında da, ahiret hayatında da müjdeler vardır. Allah'ın sözlerinde değişiklik yoktur. İşte bu en büyük kurtuluştur. 1070 - Dünyadaki zevkler çabuk biter. Sonra dönüşleri bize olacaktır. Daha sonra da inkâr ettiklerinden dolayı o çetin azabı biz onlara tattıracağız. 1088 - Musa dedi "Ey Rabbimiz! Sen Firavun'a ve adamlarına şu dünya hayatında göz kamaştırıcı zenginlik ve bol bol servet verdin. Ey Rabbimiz! Senin yolundan saptırsınlar diye mi? Ey Rabbimiz! Onların mallarını sil süpür ve kalblerine sıkıntı düşür. Çünkü onlar o acıklı azabı görmedikçe iman etmeyecekler." 1098 - Fakat o vakit iman edip de imanları kendilerine fayda vermiş bir kasaba olsaydı? Ancak Yunus'un kavmi iman ettikleri vakit, dünya hayatında o rezillik azabını üzerlerinden kaldırmış ve bir süre onları rahata kavuşturmuştuk. 1115 - Her kim dünya hayatını ve güzelliklerini isterse biz onlara amellerinin karşılığını orada tamamen öderiz. Bu hususta kendilerine bir densizlik yapılmaz. 1160 - Hem bu dünyada, hem de kıyamet gününde bir lânetle izlendiler. Bilin ki, Âd kavmi, gerçekten Rablerini inkâr ettiler. Yine bilin ki, Hud'un kavmi olan Âd, defolup gittiler. 12101 - "Ey Rabbim! Sen bana dünya mülkünden nasip verdin ve bana rüyaların tabirinden bir ilim öğrettin. Ey gökleri ve yeri yoktan var eden Rabbim! Benim velim sensin, benim canımı müslüman olarak al ve beni salih kulların arasına kat!" 1326 - Allah, dilediği kimseye rızkı genişletir de, daraltır da. Onlar ise dünya hayatı ile ferahlanmaktalar. Oysa düna hayatı ahiret hayatının yanında bir yol azığından ibarettir. 1334 - Onlara dünya hayatında bir azap vardır. Ahiret azabı ise elbette daha çetindir. Onları Allah'dan koruyacak da yoktur. 143 - Onlar, o kimselerdir ki dünya hayatını ahirete tercih ederler, insanları Allah'ın yolundan çevirirler ve onun eğrilmesini isterler. İşte bunlar, çok büyük bir sapıklık içindedirler. 1427 - Allah, iman edenleri, dünya hayatında da, ahirette de sağlam bir söz üzerinde tutar; zalimleri de saptırır ve Allah, dilediğini yapar. 1539 - İblis şöyle dedi "Rabbim! Beni saptırdığın için, mutlaka ben de yeryüzünde onlara günahları süsleyeceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağım!" 1630 - Kötülüklerden sakınanlara "Rabbiniz ne indirdi?" denilince "Hayır indirdi" derler. Bu dünyada güzel amel işleyenlere güzel bir mükafat var. Elbette ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Allah'tan korkanların yurdu ne güzeldir! 1641 - Zulme uğradıktan sonra Allah yolunda hicret edenlere gelince, biz dünyada mutlaka onları güzel bir yere yerleştiririz. Halbuki bilirlerse ahiretin mükafatı elbette daha büyüktür. 16107 - Bu azab şundan dolayıdır ki, onlar, dünya hayatını sevmiş ve onu ahirete tercih etmişlerdir. Allah da kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez. 16117 - Onlar için dünyada pek az bir menfaat var, ahirette ise çok acıklı bir azab vardır. 16122 - Ve biz ona İbrahim'e iyilik verdik. Şüphesiz ki o, ahirette de salihlerdendir. 1718 - Her kim peşin isterse, dünyada ona, istediğimiz kimseye, dilediğimiz kadarını peşin veririz. Sonra ona cehennemi hazırlarız; kınanmış ve rahmetimizden kovulmuş olarak oraya girer. 1828 - Nefsince de, sabah akşam rızasını isteyerek Rablerine yalvaranlarla beraber candan sabret. Sen dünya hayatının süsünü isteyerek onlardan gözlerini ayırma. Kalbini, bizi anmaktan gafil kıldığımız, nefsinin kötü arzusuna uymuş ve işi hep aşırılık olan kimseye uyma. 1845 - Ey Muhammed! Sen onlara dünya hayatının misalini ver. Dünya hayatı, gökten indirdiğimiz bir su gibidir ki, bu su sayesinde yeryüzünün bitkileri her renk ve çiçekten birbirine karışmış, nihayet bir çöp kırıntısı olmuştur. Rüzgarlar onu savurur gider. Allah her şeye muktedirdir. 1846 - Mal ve oğullar, dünya hayatının süsüdür. Bakî kalacak olan iyi ameller ise, Rabbinin katında, sevabca da hayırlıdır, ümid yönünden de daha hayırlıdır. 18104 - Onların dünya hayatında çalışmaları boşa gitmiştir. Oysa onlar güzel işler yaptıklarını sanıyorlardı. 2072 - İman eden sihirbazlar şöyle dediler "Bize gelen bu açık mucizeler ve bizi yaratana karşı, asla seni tercih edemeyiz. Ne hüküm vereceksen ver. Sen, ancak bu dünya hayatına hükmedebilirsin." 20131 - Kâfirlerden bir kısmına, onları sınamak için dünya hayatının zineti olarak verdiğimiz ve onunla kendilerini geçindirdiğimiz şeye mal ve saltanata sakın rağbetle bakma. Rabbinin ahiretteki rızkı daha hayırlı ve daha devamlıdır. 2195 - Yok ettiğimiz bir memleket ahalisinin ahiretteki cezasını da çekmek üzere bize dönmemesi gerçekten imkansızdır. 229 - Allah yolundan şaşırtmak saptırmak için büyüklük taslayarak tartışır. Dünyada ona bir rezillik vardır. Kıyamet gününde ise ona cehennem azabını tattıracağız 2211 - İnsanlardan kimi de Allah'a bir yar kenarındaymış gibi ibadet eder, eğer kendisine bir iyilik gelirse ona gönlü yatışır ve eğer başına bir bela gelirse yüzüstü dönüverir. Dünyayı da ahireti de kaybeder. İşte apaçık kayıp budur. 2215 - Allah'ın ona peygambere dünyada ve ahirette yardım etmeyeceğini sanan kimse hemen yukarıya bir ip uzatsın, sonra kendini intihar edip boğsun da baksın bu hilesi kendisini öfkelendiren şeyi giderecek mi? 2333 - Onun kavminden, kâfir olup ahirete ulaşmayı yalanlayan ve dünya hayatında kendilerine refah verdiğimiz kodaman güruh dedi ki "Bu dediler, sadece sizin gibi bir insandır; sizin yediğinizden yer, sizin içtiğinizden içer." 2337 - "Dünya hayatından başka gerçek yoktur. Kimimiz ölürüz, kimimiz yaşarız; bir daha diriltilecek değiliz." 2414 - Eğer dünyada ve ahirette Allah'ın lütuf ve merhameti üstünüzde olmasaydı, size mutlaka büyük bir azab isabet ederdi. 2419 - İnananlar arasında kötü söz ve davranışın yayılmasını arzulayan kimseler için dünyada da, ahirette de acı veren bir azab vardır. Her şeyi Allah bilir; siz bilmezsiniz. 2423 - Namuslu, kötülüklerden habersiz mümin kadınlara zina isnadında bulunanlar, dünya ve ahirette lanetlenmişlerdir. Onlar için çok büyük bir azab vardır. 2433 - Evlenme imkanını bulamayanlar ise, Allah, lütfu ile kendilerini varlıklı kılıncaya kadar iffetlerini korusunlar. Ellerinizin altında bulunanlardan köleler ve cariyelerden mükatebe yapmak isteyenlerle, eğer kendilerinde hürriyete kavuşmalarında kendileri için bir iyilik görüyorsanız, hemen mükatebe yapın. Allah'ın size vermiş olduğu malından siz de onlara verin. Dünya hayatının geçici menfaatlerini elde edeceksiniz diye, namuslu kalmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları zor altında bırakırsa, bilinmelidir ki, zorlanmalarından sonra Allah onlar için çok bağışlayıcı ve merhametlidir. 2842 - Bu dünyada arkalarına lanet taktık. Onlar, kıyamet gününde de kötülenmişler arasındadır. 2860 - Size verilen şeyler, dünya hayatının geçim vasıtası ve debdebesidir. Allah katında olanlar ise, daha hayırlı ve daha kalıcıdır. Hâlâ buna aklınız ermeyecek mi? 2861 - Şu halde, kendisine güzel bir vaadde bulunduğumuz, ardından ona kavuşan kimse, sırf dünya hayatının geçici zevkini yaşattığımız ve sonra kıyamet gününde azab için huzurumuza getirilenler arasında bulunan kimse gibi midir? 2877 - "Allah'ın sana verdiğinden O'nun yolunda harcayarak ahiret yurdunu gözet, ama dünyadan da nasibini unutma! Allah'ın sana ihsan ettiği gibi, sen de insanlara iyilik et. Yeryüzünde bozgunculuğu arzulama. Şüphesiz ki Allah, bozguncuları sevmez." 2879 - Derken Karun, ihtişam içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzulayanlar, "Keşke Karun'a verilenin benzeri bizim de olsaydı. Hakikat şu ki o, çok büyük devlet sahibidir" dediler. 2925 - İbrahim onlara dedi ki "Siz, sırf aranızdaki dünya hayatına has muhabbet uğruna Allah'ı bırakıp birtakım putlar edindiniz. Sonra kıyamet günü geldiğinde ise, kiminiz kiminizi tanımayacak, kiminiz kiminizi lanetleyecektir. Varacağınız yer cehennemdir. Ve hiç yardımcınız da yoktur." 2927 - O'na İshak ve Yakub'u bağışladık. Peygamberliği ve kitapları, onun soyundan gelenlere verdik. Onu dünyada mükafatlandırdık. Şüphesiz o, ahirette de salihler zümresindendir. 2964 - Bu dünya hayatı sadece bir oyun ve oyalanmadan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte asıl hayat odur. Keşke bilmiş olsalardı. 307 - Onlar, sadece bu dünya hayatının dış yüzünü bilirler. Ahiretten ise onlar hep gafildirler. 3115 - Bununla beraber eğer her ikisi de bilmediğin bir şeyi, bana ortak koşman hususunda seni zorlarsa, onlara itaat etme. Fakat dünyada onlarla iyi geçin ve bana yönelenlerin yolunu tut. Sonra dönüşünüz ancak banadır. O zaman ben de size yaptıklarınızı haber vereceğim. 3133 - Ey insanlar! Rabbinizden sakının ve bir günden korkun ki, baba çocuğuna hiçbir fayda veremez. Çocuk da babasına hiçbir şeyle fayda sağlayacak değildir. Şüphesiz Allah'ın vaadi gerçektir. O halde dünya hayatı sizi aldatmasın, sakın o çok aldatıcı şeytan sizi Allah'ın affına güvendirerek aldatmasın. 3212 - Ey Muhammed! Günahkârların, Rablerinin huzurunda başları öne eğilmiş olarak "Ey Rabbimiz! Gördük ve dinledik, şimdi bizi geri çevir de salih bir amel işleyelim, çünkü biz artık kesin bir şekilde inanıyoruz." derlerken bir görsen! 3328 - Ey peygamber! Hanımlarına şöyle söyle "Eğer dünya hayatını ve zinetini istiyorsanız, haydi gelin, sizi donatayım ve güzellikle bırakıp salıvereyim. 3357 - Şüphesiz ki Allah'a ve Resulü'ne eziyet verenlere Allah hem dünyada, hem ahirette lânet etmiştir. Onlara aşağılayıcı bir azab hazırlamıştır. 355 - Ey insanlar! Haberiniz olsun ki, Allah'ın vaadi muhakkak haktır. Sakın bu dünya hayatı sizi aldatmasın, sakın o aldatıcı şeytan sizi, Allah hakkında da aldatmasın. 376 - Gerçekten biz dünya göğünü o yakın göğü bir zinetle, yıldızlarla süsledik. 3910 - Ey Muhammed! Tarafımdan söyle "Ey iman eden kullarım! Rabbinizden korkun. Bu dünyada güzellik yapanlara bir güzellik vardır. Allah'ın yeryüzü geniştir. Ancak sabredenlere mükafatları hesapsız ödenecektir." 3926 - Allah, onlara dünya hayatında zilleti tattırdı. Ahiret azabı ise elbette daha büyüktür. Keşke bilselerdi! 4039 - "Ey kavmim! Bu dünya hayatı ancak geçici bir menfaatten ibarettir. Ahiret ise durulacak karar yurdudur." 4043 - "Hiç inkâr edilemez ki, gerçekten sizin beni davet ettiğiniz şeyin dünyada da, ahirette de bir davet hakkı yoktur. Hepimizin dönüşü Allah'adır. Şüphesiz haddi aşanların hepsi cehennemliktir." 4051 - Biz peygamberimize ve inananlara hem dünya hayatında hem de şahitlerin şahitlik edecekleri günde kıyamette elbette yardım ederiz. 4112 - Böylece Allah onları iki günde yedi gök olmak üzere yerine koydu. Her göğe kendi işini bildirdi. Biz en yakın göğü kandillerle süsledik ve koruduk. İşte bu çok güçlü ve her şeyi bilen Allah'ın takdiridir. 4116 - Bu yüzden biz de onlara dünya hayatında rezillik azabını tattırmak için o uğursuz günlerde dondurucu bir kasırga gönderdik. Ahiret azabı ise elbette daha çok rezil edicidir. Onlara yardım da edilmeyecektir. 4131 - "Biz dünya hayatında da, ahirette de sizin dostlarınızız. Cennette sizin için canınızın çektiği ve istediğiniz her şey vardır." 4220 - Her kim ahiret kazancını isterse, biz onun kazancını artırırız, her kim de dünya kazancını isterse ona da ondan veririz, ama onun ahirette hiçbir nasibi yoktur. 4236 - Size verilen herhangi bir şey sadece dünya hayatının geçici bir menfaatidir. Allah katında bulunanlar ise iman edip sadece Rablerine güvenen kimseler için daha hayırlı ve daha kalıcıdır.
Azim Nedir?Büyük olmak anlamındaki a-z-m kökünden türeyen azîm, büyük, ulu demektir. Azîm sıfatı; Allah’ın izzet ve celalinin, gücü ve şanının büyüklüğünü, azâmet ve kibriyâ sahibi olduğunu ifade eder. Allah, her şeyden büyüktür. O’ndan büyük hiçbir şey yoktur. Bu büyüklük, cisimlerin büyüklüğü gibi bir büyüklük değil, sıfatlarının büyüklüğüdür “…Allah, büyük lütuf ve kerem sahibidir.” Bakara, 2/103, “O, büyük arşın Rabb’idir.” Tevbe, 9/129, “En büyük mükâfat Allah’ın yanındadır.” Enfâl, 8/28 âyetlerinde olduğu gibi “azîm”, Allah’ın sıfat, nimet ve azabını Bakara, 2/7, imtihan Bakara, 2/49 ve cezasını Tevbe, 9/63 Kelimesinin Kur’ân-ı Kerim’deki YeriAzîm kelimesi Kur’ân’da 109 defa geçmiş, Allah’ı ve sıfatlarını nitelemenin dışında diğer objelerin büyüklüğünü ifade etmek için de kullanılmıştır Büyük Kur’ân Hicr, 15/87, Büyük kurtuluş Nisâ, 4/13, Büyük gün En’âm, 6/15, Büyük hile Yûsuf, 12/28, Büyük sıkıntı Enbiyâ, 21/76, Büyük iftira Nisâ, 4/156, Büyük dağ Şu’arâ, 26/63, Büyük taht Neml, 27/23, Büyük nasîp Kasas, 28/79, Büyük zulüm Lokmân, 31/13, Büyük haber Sâd, 38/67, Büyük günah Nisâ, 4/48, Büyük ahlâk Kalem, 68/4 ve Büyük söz İsrâ, 17/40 gibi. Görüldüğü gibi azîm, dağın büyüklüğü gibi hakikî, Kur’ân’ın ve ahlâkın büyüklüğü gibi mecazî anlamda kullanılmıştır. Kur’ân’ın büyüklüğü deyince bu kitap olarak sayfa olarak büyüklüğünü değil, yüceliğini, değerini, şanını ifade eder. İşte Allah’ın büyüklüğü de böyledir. “Yüce Rabb’inin adını tesbih et” Vakı’a, 56/74, 96 âyeti nazil olunca Peygamberimiz, “bu tesbihi secdenizde söyleyiniz” buyurmuştur Ebû Dâvûd, Salat, 147, 149. Bu emre binaen namazların rükuunda üç defa “Sübhâne Rabbiye’l-Azîm” 6 âyette ve Tirmizî ile İbn Mâce’nin el-esmâü’l-hüsnâ ile ilgili rivâyetinde geçmiştir Tirmizî, Deavat, 83; İbn Mâce, Dua, 10, 11. “O, yücedir, uludur.” Bakara, 2/255; “Ulu Rabb’inin adını tesbih et.” Vakı’a, 56/74, 96; “Çünkü o kitabı solundan verilen kimse Ulu Allah’a îman etmiyordu” Hâkka, 69/33.
Bu yazıda “Zorluklara Karşı Sabırlı Olmakla İlgili Ayet Ve Hadisler” konusunu yazdık. Sabır “üzüntü, başa gelen sıkıntı ve belâlar karşısında direnç gösterme; olumsuzlukları olumlu kılmak için gösterilen metanet anlamlarına gelir. Zorluklara karşı sabır ve sabırlı olmak ile ilgili ayet ve hadisleri Karşı Sabır İle İlgili AyetlerBakara Suresi, 45. ayet Sabır ve namazla yardım dileyin. Bu, şüphesiz, huşû duyanların dışındakiler için ağır bir yükdır. Bakara Suresi, 153. ayet Ey iman edenler, sabırla ve namazla yardım dileyin. Gerçekten Allah, sabredenlerle Suresi, 155. ayet Andolsun, Biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri Suresi, 177. ayet Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere özgürlükleri için veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlar da Suresi, 249. ayet Talut, orduyla birlikte ayrıldığında dedi ki “Doğrusu Allah sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Kim bundan içerse, artık o benden değildir ve kim de -eliyle bir avuç alanlar hariç-onu tadmazsa bendendir. Küçük bir kısmı hariç hepsi sudan içti. O, kendisiyle beraber iman edenlerle ırmağı geçince onlar geride kalanlar “Bugün bizim Calut’a ve ordusuna karşı koyacak gücümüz yok” dediler. O zaman Muhakkak Allah’a kavuşacaklarını umanlar şöyle dediler “Nice küçük topluluk, daha çok olan bir topluluğa Allah’ın izniyle galib gelmiştir; Allah sabredenlerle beraberdir.”Bakara Suresi, 250. ayet Onlar, Calut ve ordusuna karşı meydana savaşa çıktıklarında, dediler ki “Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır, adımlarımızı sabit kıl kaydırma ve kafirler topluluğuna karşı bize yardım et.”Al-i İmran Suresi, 17. ayet Sabredenler, doğru olanlar, gönülden boyun eğenler, infak edenler ve seher vakitlerinde’ bağışlanma İmran Suresi, 120. ayet Size bir iyilik dokununca tasalanırlar, size bir kötülük isabet ettiğindeyse buna sevinirler. Eğer siz sabreder ve sakınırsanız, onların hileli düzenleri’ size hiçbir zarar veremez. Şüphesiz, Allah, yapmakta olduklarını İmran Suresi, 125. ayet Evet, eğer sabrederseniz, sakınırsanız ve onlar da aniden üstünüze çullanıverirlerse, Rabbiniz size meleklerden nişanlı beş bin kişiyle yardım İmran Suresi, 142. ayet Yoksa siz, Allah, içinizden cihad edenleri belirtip-ayırt etmeden ve sabredenleri de belirtip-ayırt etmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?Al-i İmran Suresi, 146. ayet Nice peygamberle birlikte birçok Rabbani bilginler savaşa girdiler de, Allah yolunda kendilerine isabet eden güçlük ve mihnetden dolayı ne gevşeklik gösterdiler, ne boyun eğdiler. Allah, sabredenleri İmran Suresi, 186. ayet Andolsun, mallarınızla ve canlarınızla imtihan edileceksiniz ve sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve şirk koşmakta olanlardan elbette çok eziyet verici sözler işiteceksiniz. Eğer sabreder ve sakınırsanız bu emirlere olan İmran Suresi, 200. ayet Ey iman edenler, sabredin ve sabırda yarışın, sınırlarda nöbetleşin. Allah’tan korkun. Umulur ki Suresi, 126. ayet “Oysa sen, yalnızca, bize geldiğinde Rabbimiz’in ayetlerine inanmamızdan başka bir nedenle bizden intikam almıyorsun. Rabbimiz, üstümüze sabır yağdır ve bizi Müslüman olarak öldür.”Enfal Suresi, 66. ayet Şimdi, Allah sizden yükünüzü hafifletti ve sizde bir za’f olduğunu bildi. Sizden yüz sabırlı kişi bulunursa, onların iki yüzünü bozguna uğratır; eğer sizden bin kişi olursa, Allah’ın izniyle onların iki binini yener. Allah, sabredenlerle Suresi, 18. ayet Ve üzerine yalandan kan sürülmüş olan gömleğini getirdiler. “Hayır” dedi. Nefsiniz, sizi yanıltıp böyle bir işe sürüklemiş. Bundan sonra bana düşen güzel bir sabırdır. Sizin bu düzüp-uydurduklarınıza karşı Kendisi’nden yardım istenecek olan Allah’tır.”0Yusuf Suresi, 83. ayet Şehre dönüp durumu babalarına aktarınca o “Hayır” dedi. “Nefsiniz sizi yanıltıp böyle bir işe sürüklemiş. Bundan sonra bana düşen güzel bir sabırdır. Umulur ki Allah pek yakın bir gelecekte onların tümünü bana getirir. Çünkü O, bilenin, hüküm ve hikmet sahibi olanın Kendisi’dir.”Kehf Suresi, 78. ayet Dedi ki “İşte bu, benimle senin aranda ayrılma zamanımız. Sana, üzerinde sabır göstermeye güç yetiremeyeceğin bir yorumu haber Suresi, 82. ayet “Duvar ise, şehirde iki öksüz çocuğundu, altında onlara ait bir define vardı; babaları salih biriydi. Rabbin diledi ki, onlar erginlik çağına erişsinler ve kendi definelerini çıkarsınlar; bu, Rabbinden bir rahmettir. Bunları ben, kendi işim özel görüşüm olarak yapmadım. İşte, senin sabır göstermeye güç yetiremediğin şeylerin yorumu.”Taha Suresi, 130. ayet Şu halde onların söylediklerine karşı sabırlı ol, güneşin doğuşundan ve batışından önce Rabbini hamd ile tesbih et yücelt. Gecenin bir bölümünde ve gündüzün uçlarında da tesbihte bulun ki hoşnut Suresi, 5. ayet Şu halde, güzel bir sabır göstererek Suresi, 24. ayet Öyleyse, Rabbinin hükmüne sabır göster. Onlardan günahkar veya nankör olana itaat Suresi, 25. ayet İçinizden özgür mü’min kadınları nikahlamaya güç yetiremeyenler, o zaman sağ ellerinizin malik olduğu inanmış cariyelerinizden alsın. Allah sizin imanınızı en iyi bilendir. Öyleyse onları, fuhuşta bulunmayan, iffetli ve gizlice dostlar edinmemişler olarak velilerinin izniyle nikahlayın. Onlara ücretlerini mehirlerini maruf güzel ve örfe uygun bir şekilde verin. Evlendikten sonra, fuhuş yapacak olurlarsa, özgür kadınlar üzerindeki cezanın yarısını uygulayın. Bu, sizden günaha sapmaktan endişe edip korkanlar içindir. Sabrederseniz sizin için daha hayırlıdır. Allah, bağışlayandır, Suresi, 34. ayet Andolsun senden önce de elçiler yalanlandı; onlara, yardımımız gelinceye kadar yalanlandıkları ve eziyete uğratıldıkları şeye sabrettiler. Allah’ın sözlerini va’dlerini değiştirebilecek yoktur. Andolsun, gönderilenlerin haberlerinden bir bölümü sana da Suresi, 128. ayet Musa kavmine “Allah’tan yardım dileyin ve sabredin. Gerçek şu ki, arz Allah’ındır; ona kullarından dilediğini mirasçı kılar. En güzel sonuç muttakiler içindir” Suresi, 137. ayet Kendisine bereketler kıldığımız yerin doğusuna da, batısına da o hor kılınıp-zayıf bırakılanları müstaz’afları mirasçılar kıldık. Rabbinin İsrailoğulları’na olan o güzel sözü vaadi, sabretmeleri dolayısıyla tamamlandı yerine geldi. Firavun ve kavminin yapmakta oldukları ve yükselttiklerini köşklerini, saraylarını da yerle bir Suresi, 46. ayet Allah’a ve Resûlü’ne itaat edin ve çekişip birbirinize düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider. Sabredin. Şüphesiz Allah, sabredenlerle Suresi, 109. ayet Sana vahyolunana uy ve Allah hükmünü verinceye kadar sabret. O, hükmedenlerin en Suresi, 11. ayet Sabredenler ve salih amellerde bulunanlar başka. İşte, bağışlanma ve büyük ecir Suresi, 49. ayet Bunlar Sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Bunları sen ve kavmin bundan önce bilmiyordun. Şu halde sabret. Şüphesiz güzel olan sonuç takva Suresi, 115. ayet Ve sabret. Gerçekten Allah, iyilik yapanların ecrini Suresi, 90. ayet “Sen gerçekten Yusuf musun, sensin öyle mi?” dediler. “Ben Yusuf’um” dedi. “Ve bu da kardeşimdir. Doğrusu Allah bize lütufta bulundu. Gerçek şu ki, kim sakınır ve sabrederse, şüphesiz Allah, iyilikte bulunanların karşılığını boşa çıkarmaz.”Ra’d Suresi, 22. ayet Ve onlar-Rablerinin yüzünü hoşnutluğunu isteyerek sabrederler, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak ederler ve kötülüğü iyilikle savarlar. İşte onlar, bu yurdun dünyanın güzel sonucu ahiret mutluluğu onlar Suresi, 24. ayet “Sabrettiğinize karşılık selam size. Dünya Yurdunun sonu ne güzel.”İbrahim Suresi, 5. ayet Andolsun Musa’yı “Kavmini karanlıklardan nura çıkar ve onlara Allah’ın günlerini hatırlat” diye ayetlerimizle göndermiştik. Şüphesiz bunda çokça sabreden ve şükreden herkes için gerçekten ayetler Suresi, 12. ayet “Bize ne oluyor ki, Allah’a tevekkül etmeyelim? Bize doğru olan yolları O göstermiştir. Ve elbette bize yaptığınız işkencelere karşı sabredeceğiz. Tevekkül edenler Allah’a tevekkül etmelidirler.”İbrahim Suresi, 21. ayet Onların tümü-toplanıp kıyamette Allah’ın huzuruna çıktılar da zayıflar müstaz’aflar büyüklük taslayanlara müstekbirlere dedi ki “Şüphesiz, biz size tabi idik; şimdi siz, bizden Allah’ın azabından herhangi bir şeyi önleyebiliyor musunuz?” Dediler ki “Eğer Allah bize doğru yolu gösterseydi biz de sizlere doğru yolu gösterirdik. Şimdi yakınsak da, sabretsek de fark etmez, bizim için kaçacak bir yer yoktur.”Nahl Suresi, 42. ayet Onlar sabredenler ve Rablerine tevekkül Suresi, 96. ayet Sizin yanınızda olan tükenir, Allah’ın Katında olan ise kalıcıdır. Sabredenlerin karşılığını yaptıklarının en güzeliyle Biz muhakkak Suresi, 110. ayet Sonra gerçekten Rabbin, işkenceye uğratıldıktan sonra hicret edenlerin, ardından cihad edip, sabredenlerin destekçisidir. Şüphesiz senin Rabbin, bundan sonra da gerçekten bağışlayandır, Suresi, 126. ayet Eğer ceza verecekseniz, size verilen cezanın misliyle ceza verin ve eğer sabrederseniz, andolsun bu, sabredenler için daha Suresi, 127. ayet Sabret; senin sabrın ancak Allahın yardımı iledir. Onlar için hüzne kapılma ve kurmakta oldukları hileli-düzenlerden dolayı sıkıntıya Suresi, 28. ayet Sen de sabah akşam O’nun rızasını isteyerek Rablerine dua edenlerle birlikte sabret. Dünya hayatının aldatıcı süsünü isteyerek gözlerini onlardan kaydırma. Kalbini Bizi zikretmekten gaflete düşürdüğümüz, kendi istek ve tutkularına hevasına’ uyan ve işinde aşırılığa gidene itaat Suresi, 67. ayet Dedi ki “Gerçekten sen, benimle birlikte olma sabrını göstermeye güç yetiremezsin.”Kehf Suresi, 68. ayet Böyleyken “Özünü kavramaya kuşatıcı olamadığın şeye nasıl sabredebilirsin?”Kehf Suresi, 69. ayet Musa “İnşaAllah, beni sabreden biri olarak bulacaksın. Hiçbir işte sana karşı gelmeyeceğim” Suresi, 72. ayet Dedi ki “Gerçekten benimle birlikte olma sabrını göstermeye kesinlikle güç yetiremeyeceğini ben sana söylemedim mi?”Kehf Suresi, 75. ayet Dedi ki “Gerçekte benimle birlikte olma sabrını göstermeye kesinlikle güç yetiremeyeceğini ben sana söylemedim mi?”Enbiya Suresi, 85. ayet İsmail, İdris ve Zü’l-Kifl, hepsi Suresi, 35. ayet Onlar ki, Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir; kendilerine isabet eden musibetlere sabredenler, namazı dosdoğru kılanlar ve rızık olarak verdiklerimizden infak Suresi, 111. ayet “Bugün Ben, gerçekten onların sabretmelerinin karşılığını verdim. Şüphesiz onlar, kurtuluşa ve mutluluğa’ erenlerdir.”Furkan Suresi, 20. ayet Senden önce gönderdiklerimizden, gerçekten yemek yiyen ve pazarlarda gezen elçilerden başkasını göndermiş değiliz. Biz, sizin kiminizi kimi için deneme fitne konusu yaptık. Sabredecek misiniz? Senin Rabbin Suresi, 75. ayet İşte onlar, sabretmelerine karşılık cennetin en gözde yerinde odalarla ödüllendirilirler ve orda esenlik dileği ve selamla Suresi, 54. ayet İşte onlar; sabretmeleri dolayısıyla ecirleri iki defa verilir ve onlar kötülüğü iyilikle uzaklaştırıp kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak Suresi, 80. ayet Kendilerine ilim verilenler ise “Yazıklar olsun size, Allah’ın sevabı, iman eden ve salih amellerde bulunan kimse için daha hayırlıdır; buna da sabredenlerden başkası kavuşturulmaz” Suresi, 59. ayet Ki onlar, sabredenler ve Rablerine tevekkül Suresi, 60. ayet Öyleyse sen sabret; şüphesiz Allah’ın va’di haktır; kesin bilgiyle inanmayanlar sakın seni telaşa kaptırıp-hafifliğe veya gevşekliğe Suresi, 17. ayet “Ey oğlum, namazı dosdoğru kıl, ma’rufu emret, münkerden sakındır ve sana isabet eden musibetlere karşı sabret. Çünkü bunlar, azmedilmesi gereken Suresi, 31. ayet Görmüyor musun ki, size ayetlerinden bazılarını göstermesi için, gemiler Allah’ın nimetiyle denizde akıp gitmektedir! Hiç şüphesiz bunda, çok sabreden, çok şükreden için gerçekten ayetler Suresi, 24. ayet Ve onların içinden, sabrettikleri zaman emrimizle doğru yola iletip-yönelten önderler kıldık; onlar Bizim ayetlerimize kesin bilgiyle Suresi, 35. ayet Şüphesiz, Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, mü’min erkekler ve mü’min kadınlar, gönülden Allah’a itaat eden erkekler ve gönülden Allah’a itaat eden kadınlar, sadık olan erkekler ve sadık olan kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, saygıyla Allah’tan korkan erkekler ve saygıyla Allah’tan korkan kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve ırzlarını koruyan kadınlar, Allah’ı çokça zikreden erkekler ve Allah’ı çokça zikreden kadınlar; işte bunlar için Allah bir bağışlanma ve büyük bir ecir Suresi, 19. ayet Onlar ise “Rabbimiz, seferlerimizin arasını aç şehirlerimiz birbirine çok yakındır dediler ve kendi nefislerine zulmetmiş oldular. Böylece Biz de onları efsanelere konu olan bir halk kıldık ve onları darmadağın edip dağıttık. Şüphesiz bunda, çok sabreden ve çok şükreden herkes için gerçekten ayetler Suresi, 102. ayet Böylece çocuk onun yanında koşabilecek çağa erişince İbrahim ona “Oğlum” dedi. “Gerçekten ben seni rüyamda boğazlıyorken gördüm. Bir bak, sen ne düşünüyorsun.” Oğlu İsmail Dedi ki “Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşaAllah, beni sabredenlerden bulacaksın.”Sad Suresi, 17. ayet Sen onların söylediklerine karşı sabret ve Bizim güç sahibi kulumuz Davud’u hatırla; çünkü o, her tutum ve davranışında Allah’a yönelen Suresi, 44. ayet “Ve eline bir deste sap al, böylece onunla vur ve andını bozma.” Gerçekten, Biz onu sabredici bulduk. O, ne güzel kuldu. Çünkü o, daima Allah’a yönelip-dönen Suresi, 10. ayet De ki “Ey iman eden kullarım, Rabbinizden sakının. Bu dünyada iyilik edenler için bir iyilik vardır. Allah’ın arz’ı geniştir. Ancak sabredenlere ecirleri hesapsızca ödenir.”Mü’min Suresi, 55. ayet Şu halde sen sabret. Gerçekten Allah’ın va’di haktır. Günahın için mağfiret dile; akşam ve sabah Rabbini hamd ile tesbih Suresi, 77. ayet Şu halde sen sabret, hiç şüphesiz Allah’ın va’di haktır. Sonunda ya onlara va’dettiğimiz azabin bir kısmını sana göstereceğiz ya da senin hayatına son vereceğiz. Nihayet onlar Bize Suresi, 24. ayet Şimdi eğer sabredebilirlerse, artık onlar için konaklama yeri ateştir. Ve eğer onlar hoşnut olma dünyaya dönmek isterlerse, artık hoşnut olacaklardan Suresi, 35. ayet Buna da, sabredenlerden başkası kavuşturulamaz. Ve buna, büyük bir pay sahibi olanlardan başkası da Suresi, 33. ayet Eğer dileyecek olsa, rüzgarı durdurur, böylece onun üstünde kalakalırlar. Şüphesiz, bunda çokça sabreden, çokça şükreden kimse için gerçekten ayetler Suresi, 35. ayet Artık sen sabret; Resullerden azim sahiplerinin sabrettikleri gibi, Onlar için de acele etme. Onlar, tehdit edildikleri şeyi azabı gördükleri gün, sanki gündüzün yalnızca bir saati kadar yaşamışolacaklardır. Bu, Bir tebliğdir. Artık fasık olan bir kavimden başkası yıkıma uğratılır mı?Muhammed Suresi, 31. ayet Andolsun, Biz sizden mücahid olanlarla sabredenleri bilinceye belli edip ortaya çıkarıncaya kadar, deneyeceğiz ve haberlerinizi sınayacağız açıklayacağız.Hucurat Suresi, 5. ayet Eğer gerçekten, yanlarına çıkıncaya kadar sabretmiş olsalardı, herhalde bu, kendileri için daha hayırlı olurdu. Allah, çok bağışlayandır, çok Suresi, 39. ayet Öyleyse sen, onların dediklerine karşılık sabret ve Rabbini güneşin doğuşundan önce ve batışından önce hamd ile tesbih Suresi, 16. ayet “Girin ona; artık ister sabredin, ister sabretmeyin. Sizin için birdir. Siz ancak, yaptıklarınızla cezalandırılıyorsunuz.”Tur Suresi, 48. ayet Artık, Rabbinin hükmüne sabret; çünkü gerçekten sen, Bizim gözlerimizin önündesin. Ve her kalkışında Rabbini hamd ile tesbih Suresi, 27. ayet Gerçek şu ki Biz, bir fitne imtihan ve deneme konusu olarak o dişi deveyi kendilerine göndereniz. Şu halde sen onları gözleyip-bekle ve Suresi, 48. ayet Şimdi sen, Rabbinin hükmüne sabret ve balık sahibi Yunus gibi olma; hani o, içi kahır dolu olarak Rabbine çağrıda Suresi, 10. ayet Onların demelerine karşı sen sabret ve onlardan güzel bir ayrılma tarzıyla düşünce ve eylem bakımından köklü bir tutum ile Suresi, 7. ayet Rabbin için Suresi, 12. ayet Ve sabretmeleri dolayısıyla cennetle ve ipekle Suresi, 17. ayet Sonra iman edenlerden, sabrı birbirlerine tavsiye edenlerden, merhameti birbirlerine tavsiye edenlerden Suresi, 3. ayet Ancak iman edip salih amellerde bulunanlar, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler Karşı Sabır İle İlgili Hadisler” … Namaz bir nurdur, sadaka bir burhandır, sabır bir ışıktır …”“Güçlü kimse, insanları güreşte yenen değil, bilakis öfke anında kendisine hakim olandır.” “İnsanlarla bir arada yaşayan ve onların eziyetlerine sabreden mümin, insanlarla bir arada yaşamayan ve onların eziyetlerine sabretmeyen müminden daha büyük ecre nail olur.”“Herhangi bir kulumu sevgili gözlerini kaybetmekle sınadığımda, eğer sabrederse gözlerine karşılık onu cennete koyarım.”“Allah, Müslüman’ın vücuduna batan bir dikene varıncaya kadar meşakkat, hastalık, endişe, keder, acı ve kaygı gibi musibetleri, onun günahlarına kefâret kılar.”“Mükâfatın büyüklüğü, sıkıntının büyüklüğü nispetindedir. Allah Teâlâ bir topluluğu severse onları sıkıntıya uğratır. Kim hâline razı olursa Allah da ondan razı olur. Kim de başına gelenden dolayı öfkelenirse gazaba uğrar.”12. sınıf Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ders kitabı
ALLAH zamanı ve mekânı, sonra insanı yarattı. İnsandan peygamberler seçti. Doğru yolu göstersinler diye onlara vahyetti, kitap indirdi. Allah’ın varlığının ve tekliğinin, eşsizliğinin belgelerinin yer aldığı vahiy kitaplarından başka bu âlemde okunması gereken başka ayetler de vardır.“Zamanı geldiğinde insana mesajlarımızı evrenin uçsuz bucaksız ufuklarında ve kendi özbenliklerinde bulduklarıyla tam olarak anlatacağız ki bu vahyin tartışılmaz bir gerçek olduğu apaçık ortaya çıksın.”Fussilet 53 Allah’ın en kutsal ve en büyük ayeti nedir desek hemen herkes Zebur, Tevrat, İncil ve Kuran’ı düşünecektir. Doğal olarak akla gelen ilk şey peygamberlere indirilen dört büyük kitap ve yüz sahife olacaktır. Aslında biraz tefekkür ettiğimizde Allah’ın en büyük ayetinin insan olduğunu OLMAYAN İNSANLARA VERİLDİMeleklerin iradesi olmamasına rağmen insanın iradesi, seçme ve karar verme yetisi vardır. Hürriyet, Allah’ın hiçbir varlığa vermeyip, yalnızca insana verdiği temel bir özelliktir. Allah insanı eşref-i mahlûkat yaratılmışların en şereflisi ve ahsen-i takvim yaratılmışların en güzeli, üstünü olarak nitelendirmiştir. Bütün melekler ilk insan Hz. Âdem’in önünde saygıyla eşyanın tabiatını, eşyayı isimlendirmeyi ve meleklerin bile bilmediği şeyleri yalnızca insana öğretmiştir. Belki de bunun içindir ki Allah kendisine yönelik suçları affederken kula yönelik suçları yani kul hakkını, hakkı yenilen kişi affetmedikçe bağışlamamaktadır. Tek başına bu bile insanın Allah katında ne kadar değerli olduğunu gösteren bir ONURU KÂBE’NİN ONURUNDAN DAHA BÜYÜKAllah Resulü sav bir gün Kâbe’yi tavaf ederken durmuş ve şöyle demiştir “Ey Kâbe sen ne güzelsin, kokun ne kadar güzel, sen ne büyüksün, onurun ne kadar büyük, canımı elinde bulunduran Allah’a yemin olsun ki bir Müslümanın onuru Allah katında senin onurundan daha büyüktür.” Bundan dolayı, insan onurunu zedeleyen gıybet, iftira, dedikodu ve fitne fesat dinimizce yasaklanmıştır. Aslında, Yunus Emre ne güzel ifade etmiş “Eğer gönül yıktın ise bu kıldığın namaz değil/Yetmiş iki millet dahi elin yüzün yumaz değil”HATİM OKUNACAK, GÜZEL PEKİ YA İNSANI OKUMAK!Ramazan ayı geldi. Hatimler, mukabeleler okunacak, ne güzel! Peki ya bu ramazan, insanı okumayı becerebilecek miyiz? İnsanı okumadan, kitabı nasıl anlayabiliriz? Birbirimizi nasıl anlarız? Nasıl bağışlar, nasıl hoş görür, nasıl severiz? Yeryüzünün dört bir yanında gönüller yıkılırken, çocuklar istismar edilir, kadınlar şiddet görürken, Gazze’de hangi suçtan öldürüldüğünü bile anlamadan genç bedenler toprağa düşerken, Allah’ın en kutsal ayetinin yerle bir edildiğinin farkında mıyız acaba? Hani biz yaratılanı sevecektik yaratandan ötürü? Sahi ne oldu bize? Bir damla sudan yaratılmış bir fani iken, herkesin ölüp kendimizin ebedi kalacağı hissine bizi ulaştıran, bizi bu kadar pervasız, hesapsız, kibirli yapan nedir acaba?HZ. MUHAMMED DİYOR Kİ KENDİNİ BİLEN RABBİNİ BİLİR’Allah Resulü, “Kendini bilen rabbini bilir” diye buyurmuştur. Biz bütün dikkatimizi dışarıya yöneltirken, kendimizi ne ara unuttuk? Kendini okuyamayan, başkasını okuyabilir mi? Gelin bu ramazan kendimize bir iyilik yapalım. İnsan kitabını okuyalım. Kendimize dönelim, nefis muhasebesi yapalım. Ölmeden önce ölelim. Çünkü nasıl yaşarsak öyle öleceğiz, nasıl ölürsek öyle diriltileceğiz, nasıl diriltilirsek öyle de hesaba çekileceğiz. Hiçbir yardımcının olmadığı, elimizin ayağımızın lehimize ya da aleyhimize şahitlik yapacağı gün mahcup olmamak, utanmamak için birbirimizi sevelim, anlamaya çalışalım, değer verelim. Allah’ın insana verdiği en değerli şey olan hak ve özgürlüklerimize saygı HAREM 3 KUTSAL MESCİTHİCRİ İSMAİLKÂBE’nin Iraki ve Şami köşelerinin karşısında yerden metre yükseklikteki yarım daire şeklindeki duvara Hatim adı verilir. Hatim ve Kâbe duvarı arasındaki boş alan ise Hicri İsmail olarak adlandırılır. Hicri İsmail Kâbe’den sayıldığından tavaf, Hicri İsmail’in etrafından yapılır. Peygamber efendimiz, 35 yaşlarında iken tahrib olan Kâbe’nin inşasına katılmıştı. Bu inşaat sırasında malzemeler yetersiz kalınca Hicr, Kâbe’nin dışında bırakılmıştı. Resulullah, “Hicr Beyt’ten midir” diye soran Aişe validemize, “Evet Hicr Beyt’tendir” diye cevap vermiştir. Peygamber efendimiz daha sonraları, “Eğer kavmimin karşı çıkacağından endişe etmesem, Hicr’i Kâbe’ye dâhil eder, Kâbe’nin kapısını yer hizasında yapardım” buyurmuştur. Buhari, İlim, 48KISSADAN HİSSEKARDEŞLERİNİ KENDİNE TERCİH EDEN SAHABEHUZEYFETU’L-Adaviye anlatıyor “Yermuk savaşında amcamın oğlunu bulmak için dolaşıyordum. Yanımda bir miktar su vardı. Kendi kendime eğer ona rastlarsam bu suyu ona içirir, yüzünü silerim diyordum. Bir de baktım onun yanındayım. Sana su vereyim mi’ dedim. Evet diye işaret etti. Tam kendisine su verecekken öbür yandan birisi, Su’ diye inledi. Onu duyan amcam oğlum Suyu ona götür’ dedi. Hemen ona doğru koştum. Bir de baktım o su isteyen Hişam bin el-As imiş. Sana su vereyim mi’ dedim. Daha cevap vermesine zaman kalmadan öbür taraftan birisinin, Su’ diye inlediğini duyduk. Kendisi hiç içmeden, Suyu ona götür’ dedi. Ben de hemen onun yanına koştum. Yanına vardığımda ölmüştü. Bari Hişam’a yetiştireyim dedim. Yanına geldiğimde o da ruhunu teslim etmişti. Hiç olmazsa amcamın oğluna su vereyim dedim. Yanına geldim ki o da ölmüştü.” Kandehlevî, Hayatus-Sahabe, 1/308BİR SORU BİR CEVAPORUÇLUYKEN GÜNDÜZ UYKUSURamazan’da oruçlu iken gündüzü uyuyarak geçirmenin oruca zararı var mıdır?ORUCUN sahih/geçerli olması için, “oruç tutmaya niyet etmiş ve orucu bozacak şeylerden kaçınmış olmak” şarttır. Gündüzleri az veya çok uyumak, orucun sıhhatine zarar vermez. Bununla birlikte orucun vereceği sıkıntılardan uzak kalmak ve onları hissetmemek kastıyla, gerekli olmadığı halde ramazan günlerinde uzun süreli uyumanın, orucun hikmetiyle bağdaşmayacağı da unutulmamalıdır.
Âyetleri Doğru Okuyup Anlayabilme İçin Gerekli ŞartlarÂyetleri Doğru Okuyup Anlayabilme İçin Gerekli Şartlar Kevnî âyetler, insanın duyularıyla müşâhede ettiği ve gördüğü âyetlerdir. Bir başka ifâde ile ?kevnî âyetler? Allah'ın varlığa hâkim kıldığı şaşmaz, değişmez kanunlardır. İnsanlar yaratılışla ilgili bu yasaları/âyetleri bilseler de bilmeseler de onları görür ve onlardan yararlanırlar. Meselâ, milyonlarca kişi, yer çekimi kanuna dair bir bilgiye sahip değildir, ama bu kanunlardan yararlanmaktadır. Yine milyonlar, ana karnındaki ceninin hayatına dair bir bilgiye sahip olmadığı halde, bu bilgisizlik, çocuğun dünyaya gelmesine vesile olmalarına engel peygamberlerin mûcizeleri de tabiat kanunlarını bozan ve onlara aykırı kevnî mûcizelerdi. Ve geçmiş mûcizeleri incelediğimiz zaman, onların Allah'ın fiillerinden olduklarını görürüz. Allah'ın fiili ise, Allah onu işledikten sonra son bulabilir. Hz. Mûsâ için deniz yarılmış ve sonra da eski özelliğine dönmüştür. Ateş, Hz. İbrâhim'i yakmamış ve sonra yakma konusunda eski özelliğine dönmüştür. Ama Hz. Peygamber mûcizesi, Allah'ın sıfatlarından biridir. O'nun kelâmıdır. Fiil, onu işleyenin kalıcı olması ile kalıcıdır. Sıfat da, işi yapanın kalıcı olmasıyla kalıcıdır. Kur'an mûcizesinin geçmiş peygamberlerin mûcizelerinden farklı oluşunun bir özelliği de onun ilmî sürekliliğidir. Kur'an'da öyle bir îcâz vardır ki, akıl ancak kâinat ve kâinatın sırlarından birtakım şeyleri keşfettikten sonra onun farkına varabilir. Kevnî âyetlerle ilmî âyetler arasındaki en önemli fark, ?kevnî âyetler?i tetkikin ilim, kültür vs. gibi birtakım niteliklere ihtiyaç göstermemeleridir. İkinciler ise ilmî âyetler, bazı yetenekler olmadan tetkik edilemezler. Demek oluyor ki, ikinci devir âyetleri daha gelişmiş insana hitap etmekle kalmaz, bazı farklı niteliklerle donanmış kaliteli insan ister. Bu özelliklerin, genel olanları, yani her âyet için gerekli görünenleri yanında, sadece bazı âyetler veya âyet grupları için arananları da vardır. Örneğin, ilim her âyet için bir müşâhede şartıdır. İlim olmadan Kur'an'ın sergilediği veya dikkatimizi çektiği âyetlerden bir şey anlayamayız. Bu inceliğe işaret için olmalı ki, ilk âyet ?Oku!? diye inmeye başlamıştır. Buradaki ilmin, teknik ve terminolojik mânâda ilimden çok, kültür ve ileri seviyede mânâda olduğunu söyleyebiliriz. Hadis bunu şu yolda aydınlatıyor ?Âlim, öğrenci veya böylelerini dinleyen biri ol. Dördüncü gruptan olma. Yoksa mahvolursun!?Şu muhakkak ki, basit bir dinleyici kültürüne sahip fertle, uzman bir âlimin âyetleri değerlendirmeleri aynı derecede verimli olmayacaktır. Meselâ, Kur'ân-ı Kerim, tarihi tetkike çok önem vermektedir. Ve tarih felsefesi üzerinde ilk sistemcilik müslümanların nasibi olmuştur. Sosyolojinin de bu yaklaşımın meyvelerinden biri olduğunu söyleyebiliriz. İşte bu, İbn Haldun gibi bir hikmet adamının işidir. Fakat Kur'an bizi her zaman ve her şeye ibretle bakmaya çağırıyor. Bu ibretle bakış, asgarî mânâda, vurdumduymazlıktan, ilkellikten, uyuşukluktan kurtulmuş olmakla başlar, atomların, hücre ve genlerin araştırmasını yapabilecek seviyeyi elde etmeye kadar gider. Âyetleri tetkikte bazı şartlar ve gereksinimler vardır. Bunları şöyle sayabiliriz İlim, iman, akıl, tefekkür, tezekkür, tefakkuh, ittika, istimâ, tevessüm, yakîn, hikmet, lübb, sabır, şükür, zulüm ve kibre bulaşmamak, inâbe ve âhiret korkusu ve bilincidir.[1] [1] Ahmet Kalkan, Kur'an Kavram Tefsiri.
allah ın büyüklüğü ile ilgili ayetler