Vay Tiền Nhanh. 0015 Ah Nerede Saat 0015 - 0300 165 dakika Tür Komedi Özet Aynı anda üç kadını idare eden Ferit'i sürpriz bir aşk beklemektedir. 0300 Kiralık Aşk Saat 0300 - 0500 120 dakika Tür Komedi Özet Kendi halinde yaşayan Defne'nin birdenbire değişen hayatı ve aşkın komik halleri... 0500 Erkenci Kuş Saat 0500 - 0700 120 dakika Tür Komedi,Romantik Özet Evlilik tehdidini bertaraf etmek için çareyi çalışmakta bulan Sanem'i sürpriz bir aşk beklemektedir. 0700 Ah Nerede Saat 0700 - 0945 165 dakika Tür Komedi Özet Aynı anda üç kadını idare eden Ferit'i sürpriz bir aşk beklemektedir. 0945 Yüksek Sosyete Saat 0945 - 1245 180 dakika Tür Komedi,Romantik Özet Hayatta ait oldukları yeri arayan, farklı dünyalardan iki gencin hikayesi... 1245 Erkenci Kuş Saat 1245 - 1600 195 dakika Tür Komedi,Romantik Özet Evlilik tehdidini bertaraf etmek için çareyi çalışmakta bulan Sanem'i sürpriz bir aşk beklemektedir. 1600 Kiralık Aşk Saat 1600 - 1845 165 dakika Tür Komedi Özet Kendi halinde yaşayan Defne'nin birdenbire değişen hayatı ve aşkın komik halleri... 1845 Star Haber Saat 1845 - 2000 75 dakika Tür Haber Özet Türkiye'de ve dünyada yaşanan sıcak gelişmeler ekrana geliyor. 2000 Ah Nerede Saat 2000 - 0020 260 dakika Tür Komedi Özet Aynı anda üç kadını idare eden Ferit'i sürpriz bir aşk beklemektedir. Magazin Güncelleme 07 Kasım 2017 - 2348 FOX TV İnci Ertuğrul Kaybolan Çiçekler hafta içi hergün her sabah Fox TV ekranlarında yerini almakta. Yaptığı her program ile adından bahsettiren program Kaybolan Çiçekler geçtiğimiz sezondan beri kayıpları bulmaya adeta and içmiş. Magazin 07 Kasım 2017 - 2219 Güncelleme 07 Kasım 2017 - 2348 FOX TV İnci Ertuğrul Kaybolan Çiçekler hafta içi hergün her sabah Fox TV ekranlarında yerini almakta. Yaptığı her program ile adından bahsettiren program Kaybolan Çiçekler geçtiğimiz sezondan beri kayıpları bulmaya adeta and içercesine her yeni bölümde yeni konuları işlemekte. İşte FOX TV İnci Ertuğrul Kaybolan Çiçekler son bölüm yaşananlar da şu sıralar çok konuşuluyor. Geçtiğimiz döneme damgasını vuran minik Ecrin'in bulunması için başlatılan arama çalışmaları akabinde Kaybolan Çiçekler hız kesmeden arama çalışmalarına devam de ortadan kaybolan Damlaciçin yaşanan gelişmelerde Kayblan çiçekler o zamanki son bölümlerine damgasını hergün kaybolan çocuklar arasına çok sayıda isim dahil olmakta. Her sabah saat itibari ile de FOX TV İnci Ertuğrul Kaybolan Çiçekler ekranlarda olmakta. Kaybolan Çiçekler 7 Kasım neler oldu sorusunun akabinde herkes FOX TV İnci Ertuğrul Kaybolan Çiçekler 8 Kasım neler olacak sorusunu da merak etti. adresinden program ile alakalı tüm detaylara ulaşabilirsiniz. İlginizi Çekebilir İnci Ertuğrul "Çocuğunla ilgili özlemlerin var değil mi? Korkuların da? Bizim de... İdeallerin var... Önce sağlıklı ama başarılı olsun... Doğayı, hayvanları, müziği, çevresindekileri sevsin, kendisini de... Şarkı söylesin, arkadaşları ile problemleri olmasın, olduğunda halledebilecek kadar güçlü olsun, yalnız kalmasın, sosyal olsun, onun için sınavın sonucundan çok parmak kaldırmak önemli olsun, bildiklerini anlatabilsin, sergilesin değil mi... Yaşamında gri balık olmak yerine renkli balık olmayı seçsin... Bizce de..." Ekol drama Sanatevi nereden hareketle yola çıktıklarını böyle anlatıyor. Okulun kurucusu Gülsen Çıdal'a " Fikir nasıl doğdu" diye soruyoruz ve "renkli balık" olmanın sırrını öğrenmeye başlıyoruz; "-Kızımdan hareketle bu işin içinde buldum kendimi. Yanlış olmasın nasıl doğru olabilir diye araştırırken Ayla hocayla biraraya geldik. Türkiye'de 13-14 yıldır bu konuda çalışmalar yapılıyor.. Ben oluşumu kurdum ama şimdi en şoven taraftarıyım. Çünkü en somut sonucu kendi kızımda görüyorum. inanılmaz değişimler var. Bir kere sosyal oluyor, özgüven oluşuyor. İki temel hedefi var bu çalışmaların. Çocukta farkındalık ve özgüven oluşturmak.. Çocuk önce bedeninin farkına varıyor, sonra duygularının. Duyguyu düşünceye, düşünceyi aksiyona aktarma sürecini öğreniyor..." -Bahsettiğiniz çalışma nasıl yapılıyor?... Yetişkinler kendilerini tanıyamazken çocuklarda bu keşfediş nasıl gerçekleşiyor?... "-Bu dışarıdan içeriye değil, içeriden dışarıya bir eğitim. Bir hobi kursu, tiyatro eğitimi, psiko drama eğitimi değildir yaratıcı drama eğitimi. Bu bir grup çalışması. 12'şer kişilik gruplarla sıfır mekanda, sıfır beden çalışıyoruz. Çocuk boş bir alanda hocayla egzersizler yapıyor. Kendini resimle, bedeniyle, müzikle, yazarak, çizerek ifade ettiği bir eğitim. Grup olmayı, konsantrasyon, ritm, bir konuyu araştırmayı, araştırdığı konuda bilgi sahibi olmayı ve onu aktarmayı öğreniyor. Biz diyoruz ki gelenlere okulumuzda herşey serbest sadece üç şey yasak... Arkadaşlarının sözünü kesemezsin, onun duygularıyla, düşünceleriyle, hayalleriyle dalga geçemezsin, kendine, arkadaşına ya da çevreye zarar veremezsin..." ğ Bu tiyatro eğitimi değil 4-6, 7-9, 10-12, 13-15, 15-18 yaş gruplarına ayrılan çocuk ve gençler ve 18 yaşın üzerindeki yetişkinler katılıyor bu çalışmalara... Eğitmen kadrosu ise her biri alanında ustalaşmış isimlerden oluşuyor. Ayla Algan, Ahmet Cemal, Beklan Algan, Erol Keskin, Ertem Göreç, Prof. Dr. İsmail Ersevin, Lütfü Akad, Memduh Ün, Mikail Vidhi, Toron Karaca... Ve diğerleri. Yazının başında da bahsetmiştim beni okula çeken Ayla Algan oldu diye... Diğer ustalara saygısızlık etmek istemiyorum ama yıllar öncesinden gelen bir sevgi ve saygı duyduğum bu değerli isimden çalışmayla ilgili bilgi almak keyifliydi.. "-Yaratıcı drama"yı herkes tiyatro zannediyor, karıştırıyor ama bu dramanın kendi sanatsal formu vardır. Bu sadece tiyatroda gördüğümüz edebiyat, dekor,kostüm, müzik, ışık gibi değil... Doğrudan doğruya çocuğun beyin gelişme çağını; 0-3 yaş ilk hayvan katmanımız gelişiyor, 3-7 yaş egosu gelişiyor ve 7-12 yaşda da süper egosu gelişiyor izliyoruz biz. Ona göre oyunlar kuruyoruz. Oyun oynuyor aslında biz oyun kurmada, gelişme çağına göre yol gösteriyoruz. Büyükler bunu kendileri yapıyor..Daha sonra spontan tiyatro geliyor dışlama dediğimiz. Bunu birine öğrettiğiniz zaman değişik sosyal tiplerde bir anda hem lider olmak hem de grubun parçası olmayı yaşıyor. Sinerjiyi biz sesle öğretiyoruz. Koroda birlik vardır ya. Hem birsiniz aynı zamanda da bireysinizdir..." ğ Zamanı kullanmayı öğreniyorlar -Yetişkinlerin buraya gelmekteki amacı ne?... Belli bir yaştan sonra zor olmuyor mu kendi içini keşfediş?... "-Onlar ya tiyatro istiyorlar, ya yazım ya da kendilerini bulmak gibi düşüncelerle geliyorlar. Orada olay bilim, varlık bilim öğretiyorum. Yazımlarına bakıyorum kendi biyografilerini yazarken sinema diliyle mi yazmışlar, radyofonik oyun gibi mi yazmışlar, dizi gibi mi yazmışlar bölüm bölüm diye... Bu sefer de üç yöntem daha öğreniyorlar. . Böyle böyle yapısalcılık gelişiyor. Tipe girince kendi tipiyle girdiği tip arasındaki farkı buluyor. Beden dili öğrenince ilişki üretmeyi sağlıyor, sen nasıl söylemek istiyorsun ki doğru Türkçe olsuna giriyor. Bir grupla daha çok kadının öyküsü üzerinde duruyoruz. Kadının yaptığı buluşlar mesela. Hayvanları evcilleştirme işini kadın yapmıştır, ipi kadın bulmuştur. Kadının rolü gibi konularda sohbet günlerimiz var. Ev hanımları ya da yeni çocuk doğurmuş ve çalışamayanlar katılıyor. Bir mimar hanım vardı 'masal söylüyorum çocuğuma' dedi. 'Yazıp getir' dedim. Nasıl yazıyor,sular seller... Divan edebiyatı gibi. Kocası bunları basalım yazık olmasın demiş. Yoksa kaybolup gidiyorlar. Dört ay sonra dans mı, yazım mı, tiyatro mu ayrılıyor, başka branşlara gidiyor ya da tiyatroda devam etmek istiyorsa bir oyun çıkarıyoruz. Ben mimarisini yapıyorum, bağlıyorum onları, gerisini kendileri yapıyor..." ğ Yaşadıklarımızı kaydetmiyoruz -Yaş gruplarına göre çalışmada bir yöntem farklılığı var mı?... "-Objeler değişiyor, amaç gene aynı . Bir de "yaratıcı drama"da resim okuma var, böylece klasik resimleri tanımış oluyor. Çocuğun yaşına göre seçiyoruz resimleri. Serbest çağrışımla çocuğun hem gelişim sürecini hem de evdeki mikro ailedeki benle, mahallesine, yurduna, Türkiye'sine evren görüşlerine, biraraya gelin katkı sağlıyoruz. Türk çocuğu çok şanslı batılı çocuklardan. Türk olduğum için söylemiyorum ama doğru söylüyorum. Sade ulus kimliğimle söylemiyorum bunu genetik kültürlerimle de söylemek istiyorum. Çünkü henüz dokunuyoruz, bakışıyoruz, anlaşabiliyoruz. İmece uygulayan insanlarız biz. Yoksa Kurtuluş Savaşı'nı kazanamazdık herhalde. Bir eksiğimiz var, göçebelikten gelen bir şey herhalde. kaydetmiyoruz. Bütün bu istidatlarımızın, bütün bu kültürlerin üzerine oturan araştırmalarımızı kaybetmemek, kahvelerde, sohbetlerde yok etmemek. O zaman da kıymet vermemiş oluyoruz kendimize. Bu sefer ne oluyor batı o kadar istidatlı olmamasına rağmen batıdan bazı şeyler almaya başlıyoruz, aldığımız her şey de doğru olmayabilir. Buna bakmak lazım tabii yararlı mı değil mi diye. İç göçler de bizi daha yabancılaşmaya götürdü. Kasaba görmeden, o yaşam tarzını özümsemeden, köyden doğrudan doğruya metropol dediğimiz yerlerde hem kendi genetik kültürlerini kaybediyor hem orada bir kültür bulmuyor çünkü yoz bir kültür var. Belki sadece 'para parayı getirir, parayla herşey olur' düşüncelerine düşüyor zavallı. Sonra da 'İstanbulluyum' denmesi zor oluyor tabii..." Ekol Drama Sanatevi'ndeki eğitim okullara paralel götürülüyor. 8 aylık eğitimin sonunda bir yaz kampı var. Kayıtları devam eden Bodrum'daki bu kampta aynı içerikte çalışmalar yapılacak ve kışın dönünce de devam edilecek. İnsanı sevmeyen tiyatrocu olamaz -Biraz da sizden konuşalım. Hep yoğun bir çalışma içinde gördük sizi. Tiyatro, sinema, müzik, şiir, eğitmenlik... Genellikle tiyatrocular halktan uzakta görünüyor. Siz halkın kendine yakın bulduğu ve çok yakınında kabullendiği birkaç kişiden birisiniz. Bu nasıl oldu?... "-Bilmiyorum. Yeşilçam'da yeni film çekmeye başladığım zamanda, çok sene önce, Memduh Ün'ün rejisörlüğünü yaptığı bir filmdi. Onun arabasıyla Bakırköy'e çekime gidiyorduk. Bana 'Ya buraya Girik geldi Fatma Girik de halk çocuğudur biliyorsunuz sana yaptıkları tezahürat ondan da farklı. Pencerelerden akrabalarını görmüş gibi oluyorlar' demişti... Seviyorum halkı, ya da insanı seviyorum. Zaten insanı sevmesen tiyatrocu olamazsın..." Yaptığım her iş için bunu söyleyebilirim. Hepsi bana çok şey kattı, öğretti. Ama gerçek insan hikayelerini ele aldığımız gündüz programlarında pek çok sorunu çözüp kayıpları ailelerine kavuşturmanın hazzı bambaşka. TRT’de spikerlik sınavı ile medya sektörüne giren İnci Ertuğrul bugünkü başarısına ulaşma yolculuğunu KIBRIS ORTAM okuyucularıyla paylaştı. Samimi, içten, güler yüzlü ve sempatik kişiliği, mükemmel diksiyonu ve konuşmasıyla bizleri kendine hayran bıraktı. İçimizden Biri’nin Konuğu Ekranların Sevilen Yüzü İnci Ertuğrul ile olan röportajımızın detayları; Medya sektörüne girmeden öncesiyle başlayabilir miyiz? İnci Ertuğrul kimdir? Trabzon Akçaabatlıyım. İlkokul öğretmeni bir baba ve terzi bir annenin 3 çocuğunun en büyüğüyüm. İlk ve orta eğitimimi Akçaabat’ta tamamladım. Karadeniz Teknik Üniversitesi İİBF İşletme Bölümü mezunuyum. 27 yıldır medya sektöründeyim. Aynı zamanda İstanbul Aydın üniversitesinde Öğretim Görevlisiyim. 22 yıllık evliyim. Ama hepsinin öncesinde Sahra’nın annesiyim. Çocukluk, aile ve okul yılları yaşanırken İnci Ertuğrul’un gelecekteki hayalleri içinde medya sektörü var mıydı? Hayal dünyası zengin bir çocuktum. Yüksek atlamacı olma hayalim de vardı yazarlık da. Avukat olmayı da istemiştim asker de.. Kitaplar ve radyo benim yaşadığım yerde dünyaya açılan penceremdi ve o pencereden gördüğüm dünyaların hepsinin içine girmeyi hayal ettim her çocuk gibi dönem dönem. Bütün bu süreçte dinlediğim programlar nasıl hazırlanıyor, kimler yazıyor, sunan kişiler kim?’ soruları hep kafamdaydı ve ben de o mikrofonun önünde kendi programımı sunmayı hayal etmiştim bir dönem. İnci Ertuğrul Kaybolan Çiçekler Ne kadar zamandır bu meslektesiniz? Bu başarılı yükselişi yaşarken bu yolculukta hangi görevleri yaptınız? 27. yılımdayım.. İnanması zor benim için de. TRT’deki eğitimimin ardından Türkiye’nin ilk özel radyosunda çalıştım. TRT GAP benim kamera önüne geçtiğim ilk televizyon oldu. Sonra TGRT dönemi başladı İstanbul’a taşındım böylece. Sabah kuşak programı ’Hayırlı Günler’ benim canlı gündüz kuşaklarına ilk başladığım program oldu. Ve sonrasında bu 27 yılın neredeyse tamamı canlı yayınlarla geçti. Gençlerle’ adlı tartışma programını sundum. 9 yıl Haber spikerliği yaptım. Radyoda programlar hazırlayıp sundum. Pek çok özel gün için hazırlanan programın sunuculuğunu yaptım. İnci Ertuğrul Sizin Sesiniz’le tekrar gündüz kuşağına döndüm. Bu program TGRT-FLASH TV ve STAR TV’de yayınlandı. Türkiye Gazetesinde İnci Ertuğrul ve Renkler’ adlı sayfamda yaklaşık 4 yıl röportaj yapıp yazılar yazdım. CİNE 5’de İnci Ertuğrul ile Rengarenk’ adlı programın ardında TRT HABER’de İnci Ertuğrul ile Haber Tadında’ adlı haftasonu programını yıl boyunca sundum. Ve en son FOX Tv’de Kaybolan Çiçekler ile tekrar gündüz kuşağında seyirci karşısına çıktım. Bu arada pek çok etkinlik ve organizasyonda sunuculuk moderatörlük yaptım. Sunuculuğun yanında pek çok kurum ve kuruluşta Etkili ve Güzel Konuşma’ eğitimleri verdim ve buna devam ediyorum. Uzun yıllar yaptığınız mesleğinizde mutlaka özveri ve zorluklarla fazlasıyla karşılaştınız. Mesleğiniz yanında bir eş ve anne olarak eviniz ve işiniz arasında kurduğunuz başarılı dengeyi nasıl sağladınız? Artık söyleyebilirim ki çok fedakarlık yapmışım. Çoğunlukla kendi zamanımdan ve yapmak istediğim diğer uğraşlardan fedakarlık ederek bu dengeyi sağlamaya çalıştım. Çünkü evimle ilgili ihtiyaçları kendim sağlamaya, düzenimi kendim oluşturmaya çalışırım hep. Tabii ki bu konuda , özellikle kızım büyürken kendi ailem ve eşimin ailesinin desteği çok büyük. Geri dönüp baktığımda pişmanlığım yok ama epey bir yorgunluğum var. Elbette ailem önceliğim ama işime duyduğum saygı ve sevgiyle bugüne kadar geldim. Birçok görevde bulundunuz. Peki sizi en fazla etkileyen ve iyi ki yapmışım dediğiniz işiniz hangisi oldu? Yaptığım her iş için bunu söyleyebilirim. Hepsi bana çok şey kattı, öğretti. Ama gerçek insan hikayelerini ele aldığımız gündüz programlarında pek çok sorunu çözüp kayıpları ailelerine kavuşturmanın hazzı bambaşka. Özellikle son televizyon programı Kaybolan Çiçekler’i bu anlamda başa koyabilirim. Çünkü programın merkezinde en değerli varlıklarımız çocuklar vardı. Pek çok çocuğu bulup ailesine kavuşturduk ve çocuklarla ilgili küçük yaşta evlilikler, şiddet, istismar’ gibi başlıklarda kamuoyu oluşmasını sağladık, pek çok olayın çözüme kavuşmasına katkı sağladık. Bu da psikolojik olarak çok yıpratıcı olsa da sonuçları düşünüldüğünde iyi ki de bu işin bir parçasıyım’ dedirten önemli bir durum. Televizyon dünyasında uzun yıllar görev yapmak ve çok iyi bir kariyer yakalamak… Özellikle günümüzde rekabetlerin yüksek olduğu ve reyting kaygıları birçok zorlukları da beraberinde getiriyor.. Başarınızın formülü ne? Bir formül tanımlayabilir miyim bilmiyorum. Ama birkaç başlık söyleyebilirim. İşimi seviyorum. Çünkü insanları seviyorum, farklı insanlar tanıdıkça zenginleştiğime inanıyorum ve mesleğim de bana bunu sağlıyor. En başından beri de kendi gerçeğim neyse hep o şekilde seyircinin karşısındayım. Ne dönen şartlara, ne de çalıştığım kuruma göre bende bir şey değişmedi. Başladığım gündeki değerlerimle, inandığım şeylerle işimi doğru yapmaya çalıştım. İşimi iyi yapmak istedim ama anlık hırslarım olmadı hiç. Kamera önünde olmak insanın tanınmasını sağlıyor, ama ben bu işi tanınmak meşhur olmak için de yapmadım hiç. Hayatım aynı sadelikte devam etti her zaman. Yani o gözü kara, bazen şartları da kara rekabetin içinde olmadım hiçbir zaman. Haber spikerliğin deki başarılı performansınız yanında hayatın içinden sosyal içerikli ve herkesi televizyon başına kitleyen programlar da yaptınız. Her ikisinde de oldukça başarılısınız. Hangisi sizi daha fazla etkiliyor? Hikaye anlatmayı ve hikaye dinlemeyi seviyorum. Her konukla başka bir dünyaya kapı açıyorum. Haber Spikerliği zor ve büyük sorumluluk isteyen bir iş elbette. Ama en son yaptığım programlar gibi yapımların sorumluluğu, ağırlığı çok daha fazla. Ve en zoru sunumların. Ben hikayesini anlattığım insanları canlı canlı yanımda karşımda görmeyi, gözlerinin içine bakmayı, onlara dokunmayı, anlatırken seslerindeki tınıyı bire bir duymayı çok seviyor ve önemsiyorum. Haber daha soğuk, donuk geliyor bu anlamda. Sadece aralardaki kısa aktarıcı olarak kalıyorsunuz. Ama programda yakaladığınız bir ifade üstüne kendi sorularınızla konuğu açıyorsunuz, size duyduğu güvenle inançla da anlatmaya devam ediyor. Bu hiçbir şeyle kıyaslanamaz. Mesleğe yeni adım atan genç iletişimcilere tavsiyeleriniz var mı? Her zaman söylüyorum gerçekten bu işi yapmak isteyip istemediklerini iyi düşünsünler. Bu bir hobi ya da eğlence değil. Çok zor ve ciddi bir iş. Pek çok kişiye cazip gelen bir alan medya. Sosyal medya kullanım biçimine bakarsak sadece gençler değil her yaştan insanın içinde bu sektöre özlem duyanların ne kadar fazla olduğunu anlayabiliriz. Kendilerinden eminlerse istekleri konusunda bol bol okuyup, gözlem yapsınlar, farklı ortamlarda, farklı kişilerle tanışsınlar. İletişim becerilerini geliştirsinler. Hayal güçlerini köreltmeden yaşamaya ve kendi doğallıklarından uzaklaşmaya çalışsınlar. Yaşadığı toplumun gerçeğini bilmeyen insanlar bu sektörde doğru işler yapamaz, uzun süre barınamaz. Son olarak KIBRIS ORTAM okuyucularına ve sevenlerinize neler söylemek istersiniz? Buraya kadar okumuşlarsa hepsine teşekkür ediyorum bir kere. Benim mesleğimde bilmediğiniz pek çok kişiyle farklı bağlar kuruyorsunuz. Sevenler de oluyor, sevmeyenler de. Sizin sayenizde ekranın karşısındaki seyircilerimizden bir kısmına ulaşma fırsatı buldum. Size de çok teşekkür ediyorum. Ve yıllardır ekran karşısında olan bütün sevgili seyircilerimiz için her şeyin en güzelini diliyorum. Sevgi ve saygılarımı iletiyorum hepsine.. Star Tv'nin güvendiği yapımlar arasında yer alan dizisi Siyah İnci bugün başlıyor. Siyah İnci birinci bölüm fragmanının yayınlanmasıyla birlikte sosyal medyanın gündemine oturdu. Peki Siyah İnci oyuncuları kim konusu ne? Siyah İnci ile ilgili tüm detaylar internethaber'de. Haberin devamını okumak için tıklayın. Yorumlar

star tv inci ertuğrul bugünkü bölüm